Türkiye Kurtulur mu?

Türkiye’yi hangi şahıslar, hangi kuruluşlar, hangi güçler idare ediyor? Bu konuda derli toplu bilgi yoktur. Klasik devlet ve hükümet mekanizmalarını biliyoruz da, derin devlet ve gizli güçler hakkında fazla bir bilgimiz yoktur.

Önce şahıslardan başlayalım. Büyük bir iktidar adamının eşi şu anda Türkiye’nin belki de bir numaralı güçlü insanıdır. Bu gücü nereden alıyor, bu gücün bir meşruiyet temeli var mıdır? Bu eş, mensubu bulunduğu gizli, esrarlı, güçlü azınlık hesabına mı çalışıyor, yoksa onun bu yükselişi ve gücü bireysel bir yükseliş midir? Bu eşin gayesi ve emelleri nelerdir? Ne yapmak istiyor, nasıl bir Türkiye istiyor?

Ülkemizde hırsızlık, soygun, talan, kokuşma yaygın. Bazıları bizzat çalıyor, zengin oluyor; bazıları ise , kendileri çalmıyor ama etraflarına çaldırıyor, onların yağma yapmalarına ses çıkartmıyor.

İkinci önemli şahsiyet de zirvelerdedir. Dizginler onun elinde, önemli kararları o veriyor. Ondan ve etrafından kötü kokular geliyor. Anayasaya ve kanunlara göre bu zat ve etrafı

“Âlî Mahkeme”

liktir ama korkuları ve füturları yok. Suçlu, güçlü ve cesurdur onlar.

Medya sahasında yakınlara kadar iki imparator vardı. Birinin talihi döndü, kötü günler geçiriyor. Mensub olduğu gizli, esrarlı, güçlü azınlık onu kurtarmak için gece gündüz hummalı bir faaliyet içinde. Dosyalar bekletiliyor, bir sürü entrika çevriliyor, kulislerde toz duman var.

İkinci imparator, birincinin mirasına konmak, sahibi olduğu büyük gazeteyi ve televizyon kanalını almak için pusuda bekliyor. Lakin o da, ayakları kilden büyük bir heykel. Şimdiye kadar sistemin rantlarıyla ayakta duruyordu. Şimdi musluklar iyice kısıldı, bunca masrafa nasıl dayanacak?

İçişleri Bakanı geçenlerde, bir televizyon mülâkatında büyük medya için çok ağır konuştu. Tabiî ki, büyük medya onun itham ve iddialarını vermedi. Türkiye’deki büyük ve yaygın bozuklukta büyük medyanın büyük rolü, tesiri, hissesi vardır.

Türkiye’de başka imparatorlar ve imparatoriçeler de bulunmaktadır. Geçenlerde genelevler imparatoriçesi bir Madam hayata veda etti. Cenazesi kilisede, Patrik yardımcısının idare ettiği ihtişamlı bir âyin ve törenle kaldırıldı, bazı resmî makamlardan çelenkler geldi.

İş, iktisat, ticaret, sanayi sahasında iki imparator var. Biri gidişattan çok şikayetçi, diğeri ise pek ses çıkartmıyor. Bu ikincisinin siyasî hayatta da, dolaylı olarak büyük gücü olduğu söyleniyor.

Konuyla pek ilgisi yok ama birkaç yıldan beri ülkemizde yüzlerce kilise restore edilmeye başlandı. 1924 mübadelesi dolayısıyla hiç Hıristiyan nüfusu kalmamış olan bazı şehirlerimizde kiliseler niçin onarılıyor? İleride, büyük bir buhrandan yararlanarak, yahut bir savaştan sonra buralara dışarıdan nüfus mu getirilecektir?

1980’lerde hükümetimiz, sessiz sedasız “Avrupa Mimarlık Mirası Antlaşması”nı imzaladı. Anadolu ve Trakya’da ne kadar kilise binası, harabesi varsa bunlar tâmir edilecek. Peki, başta Yunanistan olmak üzere Balkan ülkelerindeki cami harabeleri ne olacak?

Yunanistan’da Pontus meselesiyle uğraşan kırk kadar dernek, vakıf, kuruluş varmış. Rumlar Pontus’a dönmek istiyor. Bizde de onları destekleyen kuruluşlar, yayınevleri, kültürlü insanlar harıl harıl çalışıyor. Zavallı Müslümanların ise hiçbir şeyden haberi yok. Ayaklarının altındaki toprak kazılıyor. Yunanistan’da, Girit’te kalan cami harabelerinin tâmir edilmesi için çalışan Müslüman var mı? Haber aldığıma göre Girit’te halen

500 kadar Müslüman yaşıyormuş.

Onların bir camiye, vasıflı bir din adamına ihtiyaçları var. Bu işle kim meşgul olacak? Dönmelikle ilgisinin kalmadığını iddia eden bir iş adamımız oradaki bir camiyi restore ettirmek istiyormuş ama onun ailesinin servetini yakınlarından biri zimmetine geçirip

(yüz milyon dolar)

Amerika’ya kaçmış.

Neyse biz yine asıl konumuza dönelim. Bizde nüfus kartlarında Müslüman oldukları yazılan, isimleri Müslüman olan, fakat gizli din taşıyan birtakım çok güçlü, çok nüfuzlu Hıristiyanlar da var. Bunlar kimlerdir? Neler yapıyorlar? Plânları nelerdir?

Türkiye’nin geleceği karışık ve karanlık. Derviş, Amerika’dan milyarlarca dolar yardım getirecek ve Türkiye kurtulacak. Siz bu olmayacak duaya âmin diyenlerden misiniz? Ülkemizin önünde kaç senaryo vardır? Başını Almanya’nın çektiği Avrupa Birliği, Türkiye’nin bir ABD sömürgesi olmasına göz yumacak, izin verecek midir?

Türkiye parçalanırsa dünyayı saracak büyük problemler ortaya çıkacaktır.

İkinci Meşrutiyet devrinde Prens Sabahaddin, “Türkiye Nasıl Kurtulur?” başlıklı bir kitap yazmıştı. Onun iki ana prensibi vardı: Biri adem-i merkeziyet, ötekisi teşebbüs-i şahsî. Prens Sabahaddin’i sevmem. Sultan Abdülhamid’i yıkmak için Avrupa’da Ermeni, Rum, Makedon, Sırp, Bulgar komitacıları ile birlikte çalışmıştır.

Şimdi ülkemizde, iyi veya kötü, memleket hakkında kitap yazacak aydın bile kalmadı. Bol bol fıkra (köşeyazısı), makale yazılıyor ama kitap yok. Türkiye nereye gidiyor? Önümüzdeki senaryolar nelerdir; ülke, millet, halk nasıl kurtulur?

Zavallı memleket, zavallı millet. Bir gündemi bile yok. Bugün içinde yanıp tutuştuğumuz kriz, yıllardan beri geliyorum diye bağırıyordu. Kim ilgilendi? Ehl-i dünya dünyada, ehl-i ukba ukbada… Onmilyonlarca halkın siyasî, tarihî yüksek kültürü yok. Dünyayı, olup bitenleri gazetelerin yazdığı, televizyonların yayınladığı, insanların konuştuğu şeylerden ibaret sanıyorlar.

Türkiye nereye gidiyor? Geçenlerde Tansu hanım, iktidarı bize verin, memleketi kurtaralım mealinde bir söz etti. Kurtuluş o kadar ucuz mu? Nasıl kurtaracaksınız? 1922’de Osmanlı rejimi kurtarılabilir miydi?

Devlet, millet, ülke olarak Türkiye’yi kurtarmak istiyorsak bozuk soygun düzenini mutlaka terketmemiz gerekmektedir. Bu gerçeği anlamayanlar hiçbir şey anlamamış demektir.

Tatlısu İslâmcılığıyla, yine tatlısu Türkçülüğü ve milliyetçiliği ile hiçbir şey yapılamaz. Düzen kötü diye bağıracaklar ve sonra yüzde on komisyon alacaklar, bozuk düzenin haram rantlarını yiyecekler; böyle kurtuluş olmaz, daha beter batarız. 30 Mart 2001