Yolsuzluklarla Mücâdelede Eşitliğe Riayet
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Salı
Yolsuzluklarla mücadele etmek devlete, millete, halka hizmet etmektir. Ancak, her işte olduğu gibi bunda da niyet çok önemlidir? Niyet halis ve temiz olmazsa o mücadelenin bir kıymeti olmaz. Niyetin halis ve temiz olması için bu mücadelede
riayet etmek gerekir.
Karşıtlar, ötekiler yolsuzluk yapıyor, herif etinden et kopartılmışçasına ciyak ciyak bağırıyor, ortalığı velveleye veriyor. Kendi yandaşları yolsuzluk, hırsızlık, talan, hortumlama yapıyor. Tıs yok. Oldu mu bu?
Temiz ve iyi niyetli adam odur ki, kendi babası, kardeşi, canı ciğeri yolsuzluk yapsa yine tam mücadele edecek, avazı çıktığı kadar bağıracaktır.
Şu birtakım sözde Müslümanlara bakınız. Dinsizler, densizler hırsızlık ve yolsuzluk yapınca yeri göğü inletircesine tepki gösteriyorlar, beride Müslüman geçinen birtakım münafıklar hırsızlık yapınca hiç sesleri çıkmıyor. Bunlar nasıl Müslümandır? Soruyu yanlış sordum: Bunlar Müslüman mıdır?
Şu çağdaş, ilerici, medenî geçinenlere bakınız. Kendilerinden biri malı götürünce durum çok normaldir, “ötekilerden” mesela dindar kesimden biri yolsuzluk yapınca durum çok vahimdir.
Efendiler!.. Yolsuzluklarla, kötülüklerle, hıyanetlerle mücadelenin de bir etiği, kuralı, edebi erkânı vardır. Bu mücadeleyi taraf tutmadan yapacaksın. Onların hırsızı çok kötüdür, benim hırsızım iyidir… Böyle felsefe olmaz olsun!
Vaktiyle bir üniversite rektörünün yolsuzluk yaptığı iddia edilince birtakım yandaşları adamı korumak, kurtarmak için seferber olmuşlardı. Çünkü adam onlardandı. Dindar birisi olsaydı, paramparça ederlerdi.
Son aylarda bir kitap yayınlandı, alıp okumadım, konusu büyük politikacılarımızdan birinin sözde Yahudi kökenli olduğu… Birtakım ilerici, çağdaş, laikçi (laik demedim), solcu, antiklerikal, Atatürkçü (daha doğrusu Atatürk’ü kullanan) yazarlar bu kitabı çok sevdiler, devamlı olarak reklamını yapıyorlar. Peki bu adamlar ve kadınlar bilmiyorlar mı ki, yakın tarihimizdeki bir sürü ünlü adam Yahudi kökenlidir. Niçin onların bu tarafından bahs etmiyorlar? Filancanın Yahudi kökenli olması (O da kuru bir iddia) suç oluyor da, kendi ünlülerinin aynı kökenden olması fazilet mi oluyor?
Pek yakın bir tarihteki bir hükümet zamanında büyük yolsuzluklar oldu, bu adamlar o yolsuzluklardan niçin bahs etmiyor? Maksat yolsuzluklarla mücadele etmek falan değildir. Maksat, birtakım kötü Müslümanları (veya münâfıkları) bahane ederek İslama ve Müslümanlara çatmaktır. Ne anladım ben böyle bir yolsuzlukla mücadeleden…
Bu konuda birtakım Müslüman şahsiyetler, aydınlar, medya da vazifesini yapmıyor. Bir dinsiz, bir İslam düşmanı hırsızlık ve yolsuzluk yapınca feryat figan ediliyor. İslam postuna bürünmüş münafıklar yolsuzluk yapınca sus pus oluyorlar.
Onlar nerede, Müslümanlık nerede… Peygamber ne demiş? Allah’a yemin ederim ki, kızım Fâtima hırsızlık yapsa onun da elini kesmekte hiç tereddüt etmem… Yazımı bitirirken her kesimden, her gruptan BÜTÜN hırsızlara, yolsuzluk yapanlara TOPTAN belâ okuyorum, cemi cümlesine lânet ediyorum.
Dindar geçinenine de dinsizine de, sağcısına da solcusuna da, sucusuna da bucusuna da, dincisine de, laik olanına da, HEPSİNE HEPSİNE… “Onların hırsızları çok kötü, bizim hırsızlar en iyisi…” felsefesi batsın!..
Kafirlere bir lanet, hem dindar geçinen, hem de hırsızlık ve yolsuzluk yapanlara bin lânet olsun…
Ortadoğu ve dünya barışı için en büyük tehlike, İran’ın nükleer silah yapmak istemesi değil, İsrail’in elindeki hazır nükleer silahlardır. İsrail’in atom silahlarını görmeyip de İran İran İran diye yaygara kopartanlar ya kötü niyetlidir, yahut geri zekalıdır.
Bizim büyük medyamız İsrail’in elindeki nükleer silahlar konusunda yeterli yayın ve uyarı yapmamaktadır. İsrail bu silahlarla Türkiye’nin her yerini vurabilir ve ülkemizi çökertebilir. Bu tehdit ve tehlikeyi görmezlikten gelmek akıl kârı değildir.
Türkiye de, kendini korumak için komşusu İran gibi nükleer silah yapma yoluna girmelidir. Birtakım sahte dostları ve düşman müttefikleri Türkiye’nin parçalanma, bölünme planlarını çoktan hazırlamışlar,
haritalarını şimdiden bastırmışlardır.
PKK yüzde yüz (tekrar ediyorum yüzde yüz) ABD ve İsrail mâmulatıdır. Kuzey Irak’ta birtakım iri adamlar yüz milyarlarca dolarlık kara ve haram servet edinmişlerdir. PKK teroristleri ABD ve İsrail tarafından eğitilip yetiştirilmektedir. Bu bir sır değildir. Açın interneti, araştırma yapın, binlerce ciddî veri elde edeceksiniz.
ABD süper gücüne şimdiden çökmüş gözüyle bakabilirsiniz. ABD Ortadoğu’dan çekilince, İsrail tesirsiz hale getirilince Kuzey Irak Kürtlerinin durumu ne olacaktır?
Türkiye düşman, İran düşman, Araplar düşman, Şiiler düşman, Sünniler düşman, İslam dünyası kırgın ve kızgın… Evet tekrar soruyorum: ABD ve İsrail desteğini yitirince Kürt macerâcılarının sonu ne olacaktır?
Patlatılan bombalar, öldürülen askerler, yapılan sabotajlar, konulan mayınlar PKK’nın işi değildir. PKK aktördür, onu oynatanlar vardır. PKK’nın arkasında ABD, İsrail, Avrupa vardır… Bilhassa Ermeniler vardır. Hattâ megali ideacı Elenler vardır.
Türkiye küçülsün, safra ve fazlalık kısmı atılsın ve geri kalan kısım, bizim vesayetimizde AB üyesi olsun diyen bazı Dönmeler vardır.
PKK’yı kimler kullanmıyor, oynatmıyor ki… Türkiye’de demokrasiyi tatil edip diktatörlük rejimi kurma heveslileri için PKK’nın suikastları ne bulunmaz kozlar ve fırsatlardır. PKK’yı kışkırtırlar, manipüle ederler, bombaları, mayınları patlattırırlar ve sonra feryat ederler. Ah PKK yaktın bizi!.. Leş kargaları!.. Cami avlularındaki şehid cenazelerini bile istismar eder bunlar. Ya Rabbi şu ülkede ne şeytanî dolaplar dönüyor… Anlayan kaç kişi çıkar milyonla halk içinden. 11 Temmuz 2007