Türkiye’de Kaliteli Okul Yok
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Salı
Hangi ideolojiye, dine, inanca, görüşe, doktrine mensup olursak olalım, şu temel gerçeği hep birlikte kabul etmemiz gerekir: Türkiye’nin kurtulması, yücelmesi, güçlenmesi, ayakta durması, üstün olması için iyi bir eğitim sistemi, iyi okullar lazımdır.
Bugünkü eğitim sistemimiz, okullarımız nasıldır? Lafı eveleyip gevelemeden cevap verelim: Son derece kötüdür, yetersizdir, faydasızdır, felakettir.
Bunlar Türkiye’nin okulları olmalıdır. Yabancı ve zararlı ideolojilerin fideliği durumunda olan okullar Türkiye’yi batırır.
Bize medenî bir eğitim gereklidir. Ezberciliğe, testçiliğe dayalı kalitesiz ve yetersiz bir eğitim ile Türkiye’yi yükseltecek yeni nesiller yetiştirilemez. Dünyanın, eğitimi yüksek, okulları parlak beş ülkesi örnek olarak alınır; kendi şartlarımıza göre onlara benzer okullar açılır.
Bugün, Avrupa’da öyle ülkeler vardır ki, öğrencilerine iki yabancı dili, konuşacak, yazacak, kitap okuyacak şekilde öğretmektedir. Biz ise anadilimiz olan Türkçe’yi bile doğru dürüst öğretemiyoruz. İyi bir Türk lisesi ne demektir? Türkçe’nin en büyük şairi ve edibi olan Fuzulî’nin şiirlerini, mânalarını anlamak ve okurken zevk ve haz almak suretiyle okutup öğretebilen okullardır. Bizde böyle tek lise var mıdır? Maalesef yoktur.
İlmin, irfanın, kültürün, medeniyetin, eğitimin temeli fen değildir; sosyal ve edebî bilgi dallarıdır. Bugün Türkiye’nin en başarılı (yahut öyle görünen) liseleri normal lise değil, fen meslek okulları gibi eğitim vermektedir. Fizik, kimya, cebir, geometri falan… Türk edebiyatı, tarih, psikoloji, mantık, ahlak, metafizik, estetik, sosyoloji, beşerî ve iktisadî coğrafya gibi sosyal kültür sahasında ileri ülkelerin okullarıyla ve eğitimiyle boy ölçüşecek ne okulumuz vardır, ne de eğitim sistemimiz.
İyi bir eğitim istemi, iyi bir okul; bilginin yanında ahlak ve karakter terbiyesi de verir. Bizde bu ikinci boyut yoktur.
Öğretmenlik, eğitimcilik mesleğinin ülkenin en cazip, en yüksek, en itibarlı, en şerefli mesleği olması gerekir. Zeki, istidatlı, kabiliyetli, hırslı çocuklarını doktor, mühendis, bilgisayarcı, hukukçu yetiştiren; öğretmenliğe ve eğitime önem vermeyen, eğitimcileri aşağılayan bir ülke intihar etmiş demektir. Lise öğretmenleri edebiyat, tarih, felsefe, sanat gibi konularda kitaplar yazmalı, üniversite profesörleri ile yarışmalıdır. Hepsi olmasa bile öğretmelerin yeterli sayıda bir kısmı ilmî araştırmalar yapmalıdır. Öğretmen sadece okulda değil, yurt çapında halka ışık tutmalı, rehberlik etmelidir.
İmtihansız okul ve eğitim olmaz. Lise mezunu olabilmek için “Lise bitirme imtihanını” başarı ile vermiş olmak gerekir. Ondan sonra da “Bakalorya-Olgunluk” imtihanına girilmelidir. Eskiden böyleydi ve eğitimin kalitesi bugünkünden çok yüksekti.
Okullarda sınıfta kalmamak, okuyan her öğrencinin ille de mezun olması gibi popülist düşünce ve davranışlar Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülüktür. Başarılı olan mezun olur, diploma alır, olamayan kalır… İşin doğrusu budur.
Zekası, aklı, zihni, kabiliyeti okumaya müsait olmayan çocukları lisede okutmak bu ülkeye, bu halka, bu devlete yapılacak en büyük kötülüktür. Temel ilköğretimden sonra, lise okuyamayacak durumda olan çocuklarımızın meslekî eğitime, çıraklık eğitimine yönlendirilmesi gerekir. Almanlar böyle yapıyor. Biz niçin yapmıyoruz?
Eğitimde resmî ideolojiye artık son verilmelidir. Tarihî ârıza ve kazadan, tarihî devamlılık çizgisine geçilmelidir.
Eğitimimiz millî kimlik, millî kültür, millî kişilik ile barışmalı ve onların hizmetine girmelidir.
Fransa’da olduğu gibi, bizde de Özel İslâm Liseleri açılmalıdır. Fransız devleti, Kilise’nin idaresindeki okullara bütçeden yardım yapmaktadır. Bu okullar, devletin resmî liselerinden daha vasıflı, daha güçlüdür. Türkiye Müslüman bir ülkedir. İslâm’ı bir öcü gibi görmekten vaz geçilmelidir. Din konusundaki tabular, yasaklar, engellemeler yüzünden ülke batacağı kadar battı, bari bundan sonra aklımızı başımıza toplayalım.
Eğitimde kemmiyete değil, keyfiyete ve vasfa önem vermeliyiz. Herkesi yalap şalap yarım yamalak okutmaktansa, bir kısım çocuk ve gençleri çok kaliteli bir şekilde okutup yetiştirmeye yönelmeliyiz.
Eğitimin, okulların, medeniyetin ana vasıtası yazılı ve edebî lisandır. Okullarımızda zengin, yazılı edebî Türkçe, Osmanlıca öğretilmelidir. Bin yıl kullanmış olduğumuz yazı, hiç olmazsa seçmeli ders olarak okutulmalıdır. Bugünkü kopuklukla iki yakamız bir araya gelmez. Hangi medenî ülkenin halkı, 1928’den önce basılmış ve yazılmış olan kitapları, gazeteleri, dergileri, belgeleri, mezar kitabelerini okuyamıyor? Bu okuyamama uygarlık mıdır, kapkara bir cahillik midir?
Süper gençlerimiz için süper-liseler açılmalıdır. Eğitimde hem fırsat eşitliği vardır, hem de istidatlı, kabiliyetli gençlere özel eğitim vermek vardır.
Çocuklarımızı, gençlerimizi, yeni nesilleri cahillikte, alt seviyede eşitlemek yerine, ülkeye yetecek miktarda süper genç yetiştirmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Ülkenin, halkın, devletin bunlara ihtiyacı vardır.
Hakikî ve işe yarar sınav kompozisyon sınavıdır. Test sınavları bir aldatmacadan başka bir şey değildir.
Lise gençlerimizin hiç olmazsa onda biri Türk edebiyatı, yazılı kültür dili, Türk ve dünya tarihi, psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik, sosyoloji, beşerî ve iktisadî coğrafya, İslâm kültürü (Müslüman olsun veya olmasın…), sanat konularında parlak bir birikime sahip olmalı, bu branşlarda ciddî ve başarılı kompozisyonlar kaleme alabilmelidir.
Bir ülkenin, bir devletin, bir halkın medenî, vasıflı, güçlü olup olmadığı otoyollarıyla, barajlarıyla, havaalanlarıyla, stadyumlarıyla, gökdelenleriyle değil; okullarıyla, eğitimiyle, edebiyatıyla, kültürüyle, ilmî araştırmalarıyla, sanatıyla, mimarisiyle belli olur.
İngiltere’yi İngiltere yapan on temel unsurdan biri de Eton Koleji’dir. Bu kolej 1440’tan beri aralıksız eğitim vermektedir. Eton’suz bir İngiltere düşünülemez. Bizim de Eton’a benzer liselerimiz, kolejlerimiz olmalıdır. Eskiden bir Galatasaray mekteb-i Sultanî’si vardı. Maalesef onun da canına okudular. Türkiye’yi kurtaracak, yüceltecek, üstün ve güçlü kılacak okullar açmak, bunlarda vasıflı bir eğitim sistemini uygulamak mümkün müdür? Maalesef şu anda mümkün değildir. Çünkü, pembe bir zihniyet ve ideoloji eğitime, okullara ambargo koymuştur. Eğitimimiz, okullarımız resmî ideolojiye hizmet etmekten başka bir şey yapmıyor. Bugünkü eğitimimizle, okullarımızla Türkiye’yi medeniyet ve kültür yarışının ön saflarında koşturmak mümkün ve muhtemel değildir.
Zengin ve şuurlu bir anne-baba, zeki ve istidatlı oğullarını iyi bir okulda okutmak, onu vasıflı bir Türkiyeli olarak yetiştirmek istiyorlar. Maddî imkanları var… Lakin bu ana-baba maalesef istedikleri gibi bir okul bulamayacaklardır. İngiltere’ye, İsviçre’ye gönderseler, oralarda Türkçe yok. Türk lisan ve edebiyatı, Türk tarihi, Türk sanatı dersleri yok. Bu ne korkunç bir eksikliktir!
Eğitimimizin ne kadar kötü olduğunu anlamak için Türkiye’nin sanat, şehircilik, mimarlık, estetik durumuna bakmak yeterlidir. Türkiye’yi bugünkü çirkin, kötü hale bu okullar, bu eğitim getirmiştir.
Mübalağa ettiğimi (abarttığımı) mı sanıyorsunuz. O halde, İstanbul’daki Zeyrek semtine gidiniz ve faciayı gözlerinizle görünüz. Bizans’ın ve Osmanlı devrinin en gözde semti olan Zeyrek şu anda bir yangın yeri, bir mezbelelik, bir virane, bir çöplük halindedir. Oraya sanki bir atom bombası düşmüştür. Cehaletin, devrimbazlığın, Pembe zihniyetin atom bombası… 11 Ağustos 2004