Türkiye Düzelir mi?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Çarşamba
Bu memleket düzelir mi?.. Bendeniz bu soruya “Çok zor düzelir…” cevabını veririm. Memleketin düzelmesi için öncelikle insanlarının düzelmesi gerekir. Düzgün insanları hangi kurumlar yetiştirir:
(1) Âile, (2) Millî eğitim teşkilâtı, (3) Üniversiteler, (4) Toplum, (5) Din, camiler, tekkeler…
Bizde aile yıllardan beri darbelenip sarsılıyor. Millî Eğitim’in ve okulların halini görüyorsunuz. Türkiye’de üniversite var mıdır? YÖK’tür, YÖK’tür, YÖK… Toplum zıvanadan çıkmış, dengesini kayb etmiş…Dinî hizmetleri ve faaliyetleri batırmışlar, bitirmişler… Camiler sadece namaz kılma mahalleri olmuş, başka ciddî, dişe dokunur faaliyet yapılmıyor… Tekkeler kapalı…
Bu memleketi islah etmek, kurtarmak için Ay’da, Merih’te, Zühal’de mi adam yetiştireceğiz?
Elbette bu ülkede az sayıda vasıflı Türkiyeli yetişiyor ama onlar istisnâdır, kuralı bozmazlar.
Bozukluk, kokuşma, dağılma, çözülme korkunç boyutlara ulaşmış. Rantçılık Türkiye’nin kanını iliğini kurutuyor. Korkunç ama gerçekten korkunç bir borç yükü altındayız, bu borçların faizleri bile bir felâket… Hiçbir toplumun uzun süre dayanamayacağı bir sosyal adaletsizlik! Hıyanet hıyanet hıyanet… On milyonlarca vatandaşın beyinleri yıkanıyor. Yalan yalan yalan…Aldatma, fitne fesat, dezenformasyon.
Dış düşmanlarımız ve onların içteki habîs işbirlikçileri halkı Türk Kürt, Sünnî Alevî, Dinci Lâik diye düşman kamplara ayırmışlar…
Uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığı almış yürümüş…
PKKsavaşının gölgesinde ne dolaplar döndürülmüyor ki…
Bu memleketin tuzu mesâbesinde olan Müslümanlar kokmuş…
Öfff! Rezaletin, şenaatin, kepazeliğin, hıyanetin hangisini sayayım…
Böyle bir tablo ve manzara içinde kurtuluş murtuluş olmaz.
Kurtuluş, irade ve aksiyon ile olur. Türkiyeliler kendi beşerî ve cüz’î iradeleriyle kurtulmak için çalışamazlarsa devreye Dikey İrade girer ve ülkeye ve halka azap iner. Öyle bir azap ki, sadece kötülere inmez, cümlenin tepesine topyekun iner, cümbür cemaat altında kalırız.
Türkiye’de, kurtuluşa yönelik beşerî-yatay bir irade var mıdır? Ben göremiyorum.
Rant rant rant… Şimdi herkesin aklı fikri bunda.
Ecdadımız Osmanlılar diyar Dar-ı Harbe sefer eyler, küffardan ganimet toplarmış…Şimdi bazıları kendi devletlerini, kendi ülkelerini, kendi halklarını yağmalıyor, soyuyor, ganimet topluyor.
Birileri, “Gökdelenlerin pıtrak gibi çoğaldığı Türkiye’nin geleceği nurlu ve parlaktır. Baksanıza ufuklar ne kadar pembedir…” edebiyatı yapıyor. Sersemler!
Eski İslâm âlimleri ve bilgeleri, Kur’ân ve Sünnet hükümlerine bakarak bir ülkenin, bir devletin, bir toplumun hangi şartlarda ayakta kalacağını, hangi şartlarda yıkılacağını anlatmışlardır. Müslüman olanlar, Müslüman geçinenler onların kitaplarına baksınlar.
Bir memlekette haram alıp yürümüşse orası batar.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmıyorsa orası batar.
Salât terk edilmiş ve halk şehvetlerine uymuşsa orası batar.
Müslümanlar arasında birlik, beraberlik, uhuvvet, vifak, tesânüd yoksa; aksine fitne fesat, nifak şikak, ihtilâf, çekişme tepişme varsa orası batar.
Allah’ın emirlerini, Peygamberin öğütlerini dinlemeyen bir Müslüman toplumu gökdelenler, lüks meskenler, fâhir dabbeler, otoyollar, limanlar, stadyumlar kurtaramaz.
Ya vahyin, aklın, bilgeliğin, ahlâk ve erdemin yoluna gireceğiz, yahut gümbür gümbür batacağız.
“Tufan gelince yüksek tepelere çıkar kurtuluruz” mu diyorlar? Nuh aleyhisselâmın âsi ve kâfir oğlu da öyle demişti…
Yaşlı Bir Kalp Hastasının Yakınına Açık Mektup
Muhterem kardeşimiz… Hastanızın çok yaşlı (80’i geçmiş) olduğunu, kalp damarlarının tıkalı bulunduğunu, doktorların açık kalp ameliyatı gerekiyor dediğini, hastanın böyle bir operasyonu kaldıramayacağını yazıyorsunuz. Bendeniz doktor değilim. Size şu tavsiyelerde bulunuyorum. Bunları hastaya uygularsanız iyileşme ümidi büyüktür: (1) Kesinlikle beyaz ekmek yemeyecek, komple (hiç elenmemiş) ve katkısız kepekli esmer ekmek yiyecektir. (2) Ağzına bir gram bile margarin koymayacak; az miktarda saf, temiz, katkısız sıvı yağ tüketecektir. (3) Günde yarım kahve fincanı (küçük) miktarı saf, katkısız hilesiz, soğukta sıkılmış hâlis zeytinyağı tüketecektir. (4) Hâlis elma sirkesini günde bir çorba kaşığı tüketecektir. (Bir bardak suya bir kaşık elma sirkesi, bir kaşık saf, hilesiz bal (bulunması çok zordur) konacak, suyla şerbet yapılıp yemek esnasında içilecek.) (5) Sabah akşam yarım bardak beyaz lahana suyu elma veya havuç suyu çıkarma makinasında sıkılacak ve aç karnına içilecektir. (Bekletilmeyecek, hemen tüketilecektir.) (6) Sabah ve akşam birer bardak elma suyu bekletilmeden içilecektir. (Elmalarda mikroskopik mantar olmamasına dikkat edilmelidir.) (7) Et tüketilmeyecek, protein ihtiyacı balık ve sağlıklı tavuktan temin edilecektir. (8) Günde çeşitli sebze ve meyvelerden 400 gr. tüketilecektir. (9) Karabaş otu ve melissa otu suları alınacak ve hergün yarımşar kahve fincanı içilecektir (aç karnına). (10) Bulunabilirse, az miktarda saf bal tüketilecektir. (11) Çörek otu tüketilecektir. (12) Nane, kekik, karabiber ve bunlara benzer baharat ve şifalı bitkiler az miktarda (çok değil) tüketilecektir. (13) Yağsız hakikî yoğurt, yağsız hakikî peynir… (14) Şeker çok az tüketilecektir. Şeker en tatlı zehirdir… (15) Pişmiş sarmısak… Limon… Marul ve diğer salata yapılan sebzeler… (16) Yukarıda sayılan şeylerin hiçbiri fazla yenmeyecek ve içilmeyecektir. Azı şifa olan şeyin çoğu zarar ve zehir olur. Şifa dilerim. Selâmlar. 12 Nisan 2007