Soru ve Cevaplarla İslâm, Müslümanlar, İslâmcılar… (3)
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
SORU: Belli başlı İslâmî hizmet ve vazifeler nelerdir?
CEVAP: Önce ibadetler, yâni Allah’a karşı kulluk vazifelerimizi ifa ve eda etmek
Dinimiz bize
emrini veriyor. (2) Ümmet’e karşı vazifelerimizi yerine getirmek. Bunların bazısını yazıyorum:
veya
ederek İslâmî hiyerarşi içindeki yerini almak. Kendisini Ümmet denilen büyük vücudun bir parçası bilmek. Müslümanları sevmek ve onlara yardım etmek. Hattâ, zalim Müslümana bile yardım etmek. Bu nasıl olacak? Onun zulmüne mâni olmak suretiyle… (3) Mâlî vazifelerimiz:
(4)
farzını ya doğrudan doğruya bizzat, yahut dolaylı olarak eda etmek. (5)
için ne lazım geliyorsa onları yapmak. Bedevî ve cahil Müslümanlıktan medenî ve güçlü Müslüman haline geçmeye çalışmak. (6)
Kur’ân’ın, Sünnetin gösterdiği metodlarla çalışmak… Ve saire ve saire…
SORU: Bir Müslümanın bugünkü devirde
sürmesi mümkün müdür, doğru mudur?
CEVAP:
. Niçin mi? Çünkü
İslâm dininin, aklın, vicdanın, sağduyunun, hikmetin (bilgeliğin) çirkin gördüğü her şey serbestçe işlenmektedir. Müslümanlar şaşırmış vaziyettedir. Ehl-i İslâm zillet ve esaret altındadır. İnsanlık korkunç bir
nın arefesindedir. Hattâ bu savaş başlamıştır bile. Âhir zamanda zuhur edeceği
tarafından bildirilmiş olan alâmetlerin çoğu ortaya çıkmıştır.
Kutuplardaki buzlar erimektedir ve sahilleri yakın zamanda su basacaktır. Müslümanları bilgilendiren, müjdeleyen, uyaran, korkutan, şuurlu hale getiren
Fısk u fücur, isyan ve azgınlık, sefahat korkunç derecede çoğalmıştır. Beş vakit namaz kılanlar azalmış, hele farz namazları cemaatle eda eden erkekler küçük bir azınlık haline gelmiştir. Birtakım alçak, şerefsiz, namussuz, rezil, münafık, haydut, şerir kişiler din ve mukaddesat bezirganlığı ve sömürüsü yapmaktadır. Ümmet-i Muhammed, karanlık gecede yağmura ve fırtınaya tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış çobansız bir koyun sürüsüne dönmüştür. Uzun yıllardan beri saf dindar kütleler birtakım vicdansızlar tarafından kaz gibi yolunmakta, inek gibi sağılmaktadır. Son otuz kırk yıl içinde dinî hizmet ve faaliyetler için halkımızdan yüz milyonlarca dolarlık yardım paraları toplanmıştır ama Müslümanlar hálâ düze ve selâmete çıkamamıştır.
İslâmî bilgilendirme, müjdeleme, uyarma, güçlendirme, hizmetleri güçlü ve etkili bir şekilde yapılmış olsaydı vatandaşlarımızın bir kısmı sapıtmamış olacaktı. Dert, problem, sıkıntı saymakla bitmez. Afganistan’da,
Memleketimizdeki kokuşmayı, bozukluğu, fitne ve fesadı görüyoruz. Yıllardan beri yüzbinlerce başörtülü kızımız okuyamıyor.
Müslümanlara bin türlü baskı yapılırken agresif (saldırgan, harbî) Protestan misyonerlerine olanca kolaylık gösteriliyor, ülkemizde pıtırak gibi yeni kiliseler inşa ediliyor. Van’da iki tarihî camimiz harabe halinde dururken, Akdamar adasındaki Ermeni kilisesi, masrafları Türkiye devleti tarafından karşılanarak hızla restore ediliyor. Bu kilise Ermenilerin millî sembolüdür! Evet ülke kötü durumda, halk kötü durumda, Müslümanlar kötü durumda, dünya kötü durumda…Böyle bir manzara içinde bir Müslüman nasıl umursamazca yaşayabilir? Nasıl sadece kendi zevkine ve keyfine bakabilir?
SORU: Müslümanlar, kurtulmak, zilletten izzete, esaretten hürriyete geçmek için ne yapmalıdır?
CEVAP: Yeterli sayıda güçlü, vasıflı, üstün elemanlar yetiştirmeli, bunlardan müteşekkil kadrolar kurulmalıdır.
SORU: Sadece hafız yetiştirmekle bu dedikleriniz olur mu?
CEVAP: Olmaz, olmaz, olmaz!
Lakin hafızlık bir ilim değildir, bir uzmanlık değildir. Sadece hafız olan kişi namaz kıldırır, ölü kaldırır.
SORU: Müslümanlara şu anda en fazla lazım olan elemanlar
olmalıdır?
CEVAP:Ülkemizde
Binaenaleyh
İslâmî kesimde Abdi İpekçi çapında bir medyacı var mı? Müslümanlar medya sahasında öne geçemezlerse kesinlikle kurtulamazlar.
SORU: Müslümanların
yok mu?
CEVAP: Var ama yetersizdir.
gerekir.
SORU: Böyle bir medyaya sahip olmak, medya savaşını kazanmak için ne yapmak lâzımdır?
CEVAP:
Böyle vasıflı elemanlar
Şunu da açıkça yazayım:
Meselâ en az beş yabancı dili bilecektir.
On parmağında on hüner ve marifet bulunacaktır.
SORU: Medyadan sonra en önemli ve hayatî hizmet sahası hangisidir?
CEVAP:
Türkiye, eğitimi yetersiz ve vasıfsız olduğu için bu hallere düşmüştür.
Eğitimin iki gayesi vardır: (1)Bilgi ve kültür vermek. Bu da ikiye ayrılır: (A) Genel kültür vermek. (B)Millî kültür vermek. (2)
(3) Estetik, güzellik boyutunu geliştirmek. Bizdeki eğitim sulandırıla sulandırıla, mıncıklana mıncıklana, birtakım popülist politikacıların ve ehliyetsiz bürokratların (Bütün politikacılar ve bürokratlar böyledir demiyorum) elinde, yukarıda sayılan üç misyonu da yerine getiremez hale gelmiştir. Bir ülke düşününüz ki, oradaki eğitim sistemi, bin yıl boyunca kullanılmış
Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir rezalet vardır?
Eğitimden bahs ederken şu hususa da dikkat çekmek gerekir: Cebir geometri, fizik kimya gibi fen derslerini iyi öğretmekle
iş bitmez.
Bilgi ve kültürün esası
öğrenmek demektir. İnsanlar cebir geometri, fizik kimya bilmekle tahsilli olmazlar, aydın olmazlar,
olmazlar.
(1) Millî kültürü öğretecek. (2) Genel kültür verecek. (3) Bu iki sahada uluslararası standartların altına düşmeyecek. (4) İyi insanlar, iyi vatandaşlar yetiştirecek. (5) Vasıflı, güçlü, üstün elemanları yeterli sayıda yetiştirecek.
Bir Fransız genci lisede, bundan 400 sene önce yazılmış edebî ve fikrî Fransızca kitapları okumayı ve anlamayı öğreniyor da, bizim liselerimiz niçin bundan yetmiş, seksen, yüz sene önce yazılmış romanları, Türkçe romanları, hikâyeleri, şiirleri okumasını ve anlamayı öğretemiyor? Medenî, gelişmiş, işleri düzgün ülkelerin okullarında okutulan ders kitaplarını bizimkilerle mukayese ediniz ve aradaki korkunç farkı görünüz. Ülkemizin en akıllı, en faziletli, en istidatlı, en kabiliyetli, en azimli, en idealist çocuklarını eğitimci ve öğretmen olarak yetiştirmeliyiz.
SORU:
CEVAP: Ülkeler gemiler gibi batmaz. Her şeyin batışı ayrıdır. Bir memleketin nasıl battığını görmek mi istiyorsunuz? Yükseklere çıkınız ve Türkiye’nin hal-i pür melâlini seyr ediniz.
SORU: Kendi kendine mi batıyor, yoksa batırılıyor mu?
CEVAP:
dışında
Bilerek veya bilmeyerek…
SORU:
ne yapmak gerek?
CEVAP:
Evrensel gerçekleri rehber edinmek gerek.
gerek.
SORU:
bütün iyi, güzel, doğru şeyleri
bulacağız?
CEVAP:
Onunla bağlarımızı gevşettikçe alçaldık, bugünkü hale geldik. 20 Eylül 2005