Ya Rabbi, şu son kriz konusunda şu memlekette ne kadar uzman varmış. Yazanların, konuşanların haddi hesabı yok. Yaygın kanaat şu: Bu kriz, MİT’i tutan hükümet ile Emniyet’te ve yargıda çok güçlenen bir cemaatin çatışması imiş… Bu iş bu kadar basit midir sanıyorlar? Krize nereden, nasıl bakıyorlar.

İki tarafı Çin Seddi gibi apartmanlarla kaplı bir caddede gidiyorsunuz, deniz falan gördüğünüz yok. Çıkın o tarafın en yüksek binasının terasına, gözlerinizi kamaştıracak bir manzara ile karşılaşırsınız. Marmara denizi, uzakta Adalar, sağda Çamlıca ve Boğaz.

Küçük bir turizm uçağına binin, İstanbul’a onun penceresinden bakın, şehri tabak gibi görürsünüz. Dahası da var: Uydudan bakarsanız ülkenin tamamını görürsünüz. Hatâ komşu ülkeleri de. Kıbrıs, Girit, diğer adalar… Mavi denizler, beyaz bulutlar, karla kaplı dağlar…

Ülkemizdeki krizlere ana caddedeki apartmanın bodrum katından mı bakıyoruz, yoksa en üstteki terastan mı, veya uçak penceresinden mi?

Serbest demokratik seçimler yapılır, seçimi kazanan parti iktidar olur ve memleketi idare eder… Demokrasiyi, siyaseti, seçimleri böyle anlayan kimselerin olup bitenleri, hele krizleri doğru dürüst anlamalarına imkân ve ihtimal yoktur.

Son MİT Emniyet krizini anlamak için Türkiye’ye çok yükseklerden bakmak gerekir. Bazı ipuçları vereyim:

ERMENİLER:

1915’e kadar ülkemizde bir buçuk milyon kadar Ermeni vatandaş yaşıyordu. (Rakam tartışılabilir). Bu Ermenilerin bir bölümü düşman ordularıyla işbirliği yaptı ve sonunda, 1915 ile 1928 arasında bir kısmı yok oldu, bir kısmı başka ülkelere hicret etti, bir kısım kadınlar ve kızlar ise canlarını kurtarmak için Müslüman oldu.

Şimdi kaybolan Ermenilerin torunları dedelerinin topraklarına geri dönmek istiyor.

Müslüman olan Ermeni kadın ve kızlarının torunlarının sayısı şu anda bir buçuk milyon imiş… Bunların ne kadarı erimiş, yeni kimliklerini kabul etmiş, ne kadarı iki kimlikli olarak yaşıyor, ortada bir rakam yok…

ANADOLU’DA kalan ve yüz yıla yakın bir zaman içinde çoğalan

Kripto Ermenilerin

bir kısmı (ne kadarı?) kendilerini Alevî gösteriyormuş. Ecevit iktidarı esnasında ülkemizde mezhebe, Aleviliğe dayalı bir kadrolaşma olmuştu.

Hiç şüphe yoktur ki, bizde şu anda

birkaç çeşit Alevî

yaşamaktadır. Bir kısmı tek kimlikli gerçek Alevîler, bir kısmı

Alevî görünen Kripto Ermeniler.

Vesayet rejimi Alevîleri kullanmış, onlara

Kemalist Cumhuriyetin bekçileri

rolünü oynatmıştı.

Gelelim bizdeki

Yahudi, Siyonist faktörüne

. Eskiden, Kürdistan denilen bölgede Kürtçe konuşan, Kürtler gibi yaşayan Yahudiler varmış. Bugün o bölgede açık kimlikli bir tek Kürt Yahudisi yoktur. Bunlar nerelere gittiler? Bir kısmı İsrail’e göç etti, peki ötekiler? Onlar da, Ermeniler gibi kılık ve kimlik değiştirerek Müslüman göründüler.

Hiç hatırdan çıkartılmaması gereken üç nokta:

1. Ermenistan ve Ermeni diyasporası

“BÜYÜK Ermenistanın”

kurulmasını, Türkiye’de 1915-18’den önce Ermenilerin yaşadığı bölgelere yeniden Ermeni nüfusu getirilmesini, Ermenilerin mallarının iade edilmesini, kaybolan Ermeniler için torunlarına tazminat ödenmesini istiyor.

2. İsrail’in, Siyonistlerin ve emperyal zihniyetli

Yahudilerin hayalinde Eretz İsrael

(Büyük İsrail) vardır. Önce İrak’ın kuzeyinde, sonra Türkiye’nin ve İran’ın Kürtlerle meskun bölgelerinde, zahiren bağımsız, gerçekte

İsrail’in uydusu şeklinde

bir Kürt devleti kurulmasını istiyorlar.

3. Anadolu vaktiyle Hıristiyan bir ülkeydi, daha sonra Müslümanların eline geçmiştir.

Gerek Katolik, gerekse Protestan bütün Hıristiyanlar Anadolu’nun tekrar bir Hıristiyan yurdu olmasını istiyorlar.

Yayılmacı Ermeniler ve yayılmacı Yahudiler, amaçlarına ulaşmak için Kürt kozunu kullanıyor. PKK bir Ermeni ve Yahudi hareketidir. Türkiyedeki gerek Ermeni ve gerekse Yahudi Kriptolar, devletin çeşitli kadrolarına sızmışlardır.

PKK’yı bunların kurdurttuğuna dair rivayetler vardır. 1984’ten bu yana PKK’nın gölgesinde yüz milyarlarca dolarlık uyuşturucu ticareti yapılmıştır. Yine PKK’nın gölgesinde yüz milyarlarca dolarlık silah, cephane, savaş araç ve gereç kaçakçılığı yapılmıştır.

Demek ki, PKK hareketinin içinde çok büyük bir rant vardır. Bu rantı şimdiye kadar kimler yemiştir? Bir ara uyuşturucu maddelerin helikopterlerle taşındığına dair iddialar ve rivayetler vardır. Son çeyrek yüzyılda PKK hareketi konusunda örtülü ödeneklerden muazzam miktarda para harcanmıştır. Bu da birileri için ranttır.

Ermenistan, İsrail, ABD, AB ve başka devletler ve güçler Türkiye’nin parçalanmasını istiyor.


En uygun bir zamanda, en uygun şekilde parçalanmasını… Tabiî ki, bu uygunluk her devlete göre değişiktir.

Son MİT, emniyet, hükümet cemaat (hangi cemaat ise…) krizini biraz olsun anlayabilmek için çok yüksekten bakmak gerekir. Kambersiz düğün olmaz… Bu krizin içinde CIA, MOSSAD mutlaka vardır.

Türkiye maalesef çok kirlenmiş bir ülkedir. (Kim bunun aksini iddia edebilir?) Türkiye’de birçok kurum mafyalaşmıştır. Türkiye’yi parçalamak isteyen güçler, kokuşmadan memnun oluyor ve onu teşvik ediyor.

Bugünkü trajediyi bütün dehşetiyle ve teferruatı ile yazacak edebî yeteneğe sahip değilim.

Bir Shakespeare’e ihtiyacımız var.
Kripto Ermeniler, Kripto Yahudiler, CIA MOSSAD, ABD AB, Siyonistler Haçlılar Evangelistler, büyük çapta uyuşturucu işi, büyük çapta silah kaçakçılığı… İşbirlikçiler…

Tabiî bu arada

“işin uzmanı”,

kimisi tonton kimisi canavar uzmanlar… O kadar cesurlar, o kadar gözü karalar ki,

cemaat

demekten bile korkuyorlar.

(İkinci yazı) Alışmışız Kanıksamışız

Biz alışmışız, kanıksamışız da aldırmıyoruz. Bizdeki entrikalar, krizler, siyasî dalgalanmalar, sosyal patlamalar, bunların meydana getirdiği kirlilik, tozlar dumanlar, toplumsal çığlar, akıl almaz rezaletler, mafyalar meselâ Norveç gibi sakin ve temiz bir ülkede olsa oradaki halkın büyük kısmı çıldırırdı.

Ülkemizdeki tarihî ârıza vesayet rejimi, halk patlamalarını önlemek için çoğunluğu oluşturan Sünnî kesimi, seksen yılı aşan bir zaman içinde beyin yıkama metotlarıyla uyuşturmuştur. Türkiye düşmanları planlı, programlı, kasıtlı (eski tâbirle müteammiden) dinî ahlakımız dinamitle(t)mişlerdir.

Düşmanlarımız, karşıtlarımız için hangisi uygundur:

– Ahlaklı, faziletli, mürüvvetli, fütüvvetli, mücahid, ihlaslı, idealist, ârif, âdil, şuurlu, biatlı bir Müslüman mı?

– İslam ahlakını terk etmiş, çeşit çeşit şehvetlere uymuş, ilmihalini bilmeyen, namazı terk etmiş olan, parayı ve zenginliği ana değer olarak kabul eden, fırka ve hizip holiganı vasıfsız (serseri mayın gibi) Müslüman mı?

Müslüman bir toplum topla, tüfekle, bombayla, füzeyle çökertilemez. Onun ahlakını, birliğini, doğruluğunu dürüstlüğünü yıkarsanız, o kendiliğinden çöker, kendi enkazının altında yok olur.

Çevremizde kardeş İslam ülkelerinde bir yığın facia yaşanıyor. Biz ne yapıyoruz? Seyrine bakıyoruz. Hattâ bir kısmımız seyrine bile bakmıyor, yan gelmiş yatıyor.

Suriye mezbahaya döndü. Irak’ta ABD, AB, İsrail isteklerine uygun bir mezhep çatışması başlatıldı. Nijerya’da seksen milyon Müslüman eziliyor. Çeçenistan’ın hali mâlum. Somali perişan. Filistin ah Filistin.

Sadece Filistin değil, ah İslam dünyası. Türkiye’deki Sünnî Müslümanların ahı gitmiş, vahı kalmış. Yooo!.. O kadar da yüklenme. Hiçbir şey yapmıyor değiliz. Şu son saray entrikaları az şey midir? 16 Şubat 2012