Cuma tarihine yine yukarıdaki yazıyı aynen koymuş bu salaklar…Eski Başbakanlardan Dr. Refik Saydam, altmış yıl önce, “Bu memlekette A’dan Z’ye kadar her şey bozuktur” diye çok doğru, çok isabetli bir söz söylemişti. Bu topyekûn bozukluğun içinde de korkunç bozukluk siyasetteki bozukluktur. Az buçuk da olsa siyaseti düzeltmek için âcilen iki yeni kanun çıkartılması gerekiyor. Biri siyasî partiler kanunu, ötekisi de seçim kanunu.

Siyasî partiler demokrasinin vaz geçilmez unsurudur. Bir yerde siyasî parti kurmak hürriyeti yoksa, siyasî partiler yoksa, siyasette çeşitlilik ve çoğulculuk yoksa orada demokrasi de yoktur.

Bu konuda bizdeki aksaklıkların bazılarını sayayım:

1. Düzen partileri aşiret haline gelmiştir. Parti başkanları da kabile reisi, baba durumundadır. Parti başkanı bir daha o makamdan indirilememekte, ölünceye kadar bir hükümdar gibi başkanlık tahtında oturmaktadır. Böyle bir şey demokrasiye aykırıdır. Partisine ve ülkesine yararı olan başarılı başkan kalmalı, başarısız başkan ise değişmelidir. Yaşlanan, iyice ihtiyarlayan, bunayan bir başkanın makamından çekilmemesi büyük bir rezalet ve felâkettir.

2. Ülkede sözde demokrasi vardır ama büyük düzen partilerinin içlerinde, kendi bünyelerinde demokrasi kesinlikle yoktur. Genel başkan hazretleri mutlak bir hükümdar gibidir. Astığı astık, kestiği kestiktir. Milletvekilleri üzerinde büyük bir otoritesi bulunmaktadır. Bugünkü sistem genelde milletvekillerini oy makinası, bende haline getirmiştir. Aykırı görüş beyan edenler, disipline uymayanlar partiden ihraç edilerek cezalandırılmaktadır.

3. Seçim sistemi de son derece sakıncalıdır. Vatandaş milletvekili adaylarına değil, partilere oy vermek zorunda bırakılmıştır. Diyelim ki, değişik partilerin listelerinde çok değerli adaylar vardır. Seçmenin bunları tercih ederek karma bir liste yapmasına imkân verilmemiştir. Bu suretle seçmenler oy verme robotları haline getirilmiştir.

4. Partilerin ve seçim sisteminin bugünkü durumu dolayısıyla Meclis’e yeterli sayıda vasıflı milletvekili sokulamamaktadır. Çünkü parti genel başkanları vasıflı adam değil, uysal ve itaatkâr adam aramakta ve istemektedir.

Bu ve diğer sakıncaları gidermek, siyasete kalite ve temizlik getirmek için partilerin iç yapılarını, çalışmalarını demokratikleştirecek bir partiler kanunu hazırlanması zarurî hale gelmiştir. Demokratik bir cumhuriyet rejiminde mutlak ve müstebit krallar gibi parti başkanları olması garabetine artık son verilmelidir.

Seçim kanunu ise, parti içindeki diktatörlüğü kıracak, Meclis’e çok vasıflı, çok vatansever, çok cesur milletvekilleri getirecek bir hale sokulmalıdır. Ben şahsen her bölgeden sadece bir milletvekili çıkartan dar bölge sistemine geçilmesi taraftarıyım. Böyle bir sistemde seçmenler partiye olduğu kadar adaya bakmak, oyunu ona göre kullanmak zorunda kalacaklardır. Bu da memleketin, milletin, devletin lehine olacaktır.

Birtakım yaramaz adamların milletvekili seçilmemesi için; insan haklarına, adalete, demokrasiye, hukuka aykırı olmamak şartıyla tedbirler düşünülmelidir. Sabıkası olan, yeraltı dünyası ile ilgisi bulunan karanlık şahiyetlerin aday olamaması demokrasiye ve eşitliğe aykırı olmaz. Ancak, vatandaşın dinî kanaatleri ve inançları, dindarlığı konusunda kısıtlamalar getirilirse bu eşitliğe aykırı olur. Böyle bir şeyden kaçınılmalıdır. Müslümanlar, dindarlar, Meclis’e giremesin… Böyle demokrasi elbette olmaz. Bu türlü bir ayırım, bizim demokrasimizi eski Atina demokrasisine benzetir. Orada her hakka sahip yirmi bin hür varmış, elli bin de köle. Bu çoğunluğun hiçbir hakkı, hürriyeti, haysiyeti yokmuş. Masonlar, resmî ideoloji bendeleri, militan Sabataycılar, İslâm dışı inanç ve nizamlara bağlı olanlar birinci sınıf vatandaş sayılacak; çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi muamelesi görecek. Buna demokrasi değil, anti-demokrasi denir.

28 Şubat’tan bu yana Millet Meclisi, orada vazife gören seçilmiş vekiller, birtakım aykırı ve yanlış işlere karşı gereken tepkiyi gösterememişler; milletin, memleketin, devletin hukukunu müdafaa edememişlerdir. Milletvekili maaşlarına zam yapılması, kıyak emeklilik gibi konularda pek tez ve gayretli olan bazı milletvekillerimiz demokrasi, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti gibi hayatî konularda işleri ağırdan almışlar, bazen hiç ses çıkartmamışlar, bazen de yapılması gerekenin tam tersini yapmışlardır.

Partiler ve seçim kanunları yenilendiği ve demokratikleştirildiği takdirde önümüzdeki seçimlerde her parti, tek milletvekili çıkartacak bölgelere halkın tutacağı, beğeneceği, seçeceği kaliteli, güçlü, üstün, vatansever adaylar koymaya mecbur olacaktır. Böyle adaylar bulup seçime sokmayan partiler hezimete, silinmeye, mağlubiyete mahkum olacaktır.

Her sistemin mahzurları vardır. Dar bölge sisteminin de birtakım mahzurları olabilir. Bunlar, kanuna konulacak maddelerle, alınacak tebbirlerle asgariye indirilebilir.

Millet Meclisi’ne güçlü, vasıflı, cesur bağımsız kimselerin girmesinde de büyük yarar vardır. Böyle şahısların bazısı muhalefet hizmetini hakkıyla görebilir.

Hırsızların, sabıkalıların, talancıların, soyguncuların, ahlâksızların siyaseti kirletmelerinin, aday olmalarının, Meclis’e girmelerinin yolları mutlaka kesilmelidir.

Karanlık, kirli, bulaşık bir adam milletvekili seçilebilmek için trilyonlar harcayacak ve Meclis’e girecek. Böyle bir adamdan bu memlekete, bu millete, bu devlete hayır gelir mi? Onun birinci ve esas işi, harcadığı parayı kat kat çıkartmak olacaktır.

Amerika’da tahsil görmüş, mükemmel İngilizce bilen, geniş bir kültüre sahip olan, şık giyimli, aydın bir hanım, Merve Kavakçı, başına zarif bir eşarp örtüyor diye Meclis’e sokulmadı, milletvekilliği düşürüldü, bin bir hakarete uğradı ve en sonunda vatandaşlıktan atıldı. Böyle demokrasi olur mu? Böyle çoğulculuk olur mu?

Merve Kavakçı Meclis’e giremedi ama başka nice sakıncalı piyade girdi. Bu gibi ayıpları düzeltmemiz, siyaseti kirlilikten temizlememiz gereklidir. Dindarlık bir suç değildir. Resmî ideolojiyi bir din gibi benimsememek suç değildir. Müslümanların bu ülkede en az Masonlar, Sabataycılar kadar siyasî hürriyeti olmalıdır.

Siyaset temizlenebilir ve rayına oturtulursa, ülke hem daha iyi idare edilmiş olacak, hem de korkunç ve yıkıcı boyutlara varmış olan kokuşma bataklığı kurutulabilecektir. Siyasî partilerin ülkeyi bir arpalık gibi görmelerine ve babalarının çiftliği gibi idare etmelerine mutlaka engel olunmalıdır. 14 Nisan 2001