Onların Yolu Yol değil!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 22 Aralık 2018
Müslüman ol, gavur ol bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti soymayacaksın, yolmayacaksın, haram yemeyeceksin.
Müslümansan Müslümanlığını bil, Hz. Peygamber’e uy, “Biz hem Müslümanlık taslarız, hem de malı götürür, haram rantlar yer, köşeyi döneriz…” mi diyorsun? Öyleyse Allah belânı versin! Belki cahilleri ve salakları kandırabilirsin ama bizi kandıramazsın.
“Ben Kemalistim, devrimleri ayakta tutmak için her haltı yerim, kimse bana hesap soramaz, var mı bana yan bakan?” mı diyorsun? Biz senden korkmayız ve sana yan bakarız.
Şu Dönme’ye bakın. Bu memleket ona atalarından miras bir çiftlikmiş, ata malı çiftliğini öyle kolay kolay kimseye kaptırmazmış… Ya öyle mi? Biz Müslüman çoğunluk bu coğrafyada sizden önce vardık. Biz burada çoğunluğuz, siz ise azınlıksınız. Burada bizim kimliğimiz, bizim kültürümüz sizinkinden önce gelir. Sizin azınlık haklarınıza, alt-kimliğinize saygı gösteririz ama kendi haklarımızı, hürriyetlerimizi, haysiyetlerimizi size asla çiğnetmeyiz.
Egemen azınlıklar Müslüman çoğunluktan daha eşitmiş. Siz böyle saçmalıkları bize yutturamazsınız. Vatanı korumak mukaddes bir vazifeymiş… Böyleyse sizin çocuklarınız niçin şehid düşmüyor?
Dönmelerin ideolojisi bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti çağdaş uygarlık seviyesine yükseltmiş… Ya öyle mi? Peki Türkiye niçin bir Japonya, bir GüneyKore, bir Tayvan, bir Çin, bir Hindistan, bir Singapur olamadı?
Şapka uygarlık ve çağdaşlık alametiymiş… Be adam aynaya baksana, senin başında niçin melon, fötr, silindir veya kolonyal bir şapka yok? Niçin böyle cascavlak başıkabak geziyorsun?
İşte sizin ideolojinizle Türkiye buraya kadar geldi. Bundan sonrası uçurumdur. Siz hâlâ yol varsa bizim yolumuzdur diye diretip duruyorsunuz. Ya sizinle birlikte içi ateş dolu uçuruma düşüp helâk olacağız, yahut sizi bertaraf edip kendi yolumuza girip selamet bulacağız.
Ekim 1952… Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi birinci sınıfında çiçeği burnunda bir öğrenciyim. Memleketin durumu allak bullak. O zamanın bütün Ergenekoncuları, CHP’lileri, İttihadçıları, Kemalistleri Adnan Menderes’in Demokrat Parti iktidarına amansızca saldırıyor.
çığlıkları yükseliyor.
İşte bu hengâme içinde Demokrat Parti Samsun milletvekili
, Samsun’da yayınlanan
gazetesinde
başlıklı bir makale yazıyor ve asıl çıngar ondan sonra kopuyor.
İstanbul ve Ankarada ne kadar
(Dönme),
Fehmi’ye insafsızca ve seviyesizce saldırmaya, hakaret etmeye başlıyor.
O tarihte Cumhurbaşkanlığı postunda oturan
‘ın büyük bir nüfuzu vardır. Bu zat Atatürkten daha Atatürkçü, su katılmadık bir İttihadçı idi. Adnan Menderes Başbakan idi ama ipler Dönmelerin, Masonların, Şeriat karşıtlarının elindeydi.
Müslüman milletvekili
, medyatik bir linç sonucunda Demokrat partiden ihraç edilmişti.
Bugünkü nesiller bu hadiseyi bilirler mi? Samsun milletvekili Hasan Fehmi Ustaoğlunu tanırlar mı? Onun, başlığını yukarıda zikr ettiğim makalesini okumuşlar mıdır? Heyhat, hâfıza-i beşer nisyan ile mâluldür.
Maalesef Müslümanlar vefalı değildir.
1. Polemik yaparak, horoz gibi dövüşerek, yaygara kopartarak, sağa sola çamur atarak çok okunmaktansa; edeb, itidal, mantık dairesinde yazarak az okunmayı tercih ederim.
2. Övülmek, göklere çıkartılmak, kendisi için yaşa varol denmesini isteyen kişiler genellikle zengindir, para vererek yalaka, yağcı, dalkavuk, pohpohçu tutabilirler; bendeniz yazı başına servet verseler yalakalık yapamam.
3. Söylediğim her sözün doğru olduğuna kendim inanırım, ondan sonra yazarım. Her doğruyu söylemenin doğru olmadığını da bilirim.
4. Yazılarımla çok küçük de olsa hizmet ettiğime, okuyucularıma faydalı şeyler söylediğime inanmasam yazılarımı hemen keserim.
5. Lütfen bendenize öygü mesajları göndermeyin, yapıcı ve gerekçeli olmak şartıyla uyarı ve tenkit gönderebilirseniz memnun olurum.
6. Dinim İslâmdır, bendeniz İslâmcı değilim. Türküm, Türkçü değilim. Tarikatlara taraftarım, tarikatçi değilim. Cemaatlere saygı duyarım, cemaatçilikten hoşlanmam.
7. İsim vererek, kimlik belirterek çatmayı, saldırmayı doğru bulmam.
8. Bir gazeteci savcılık, hakimlik, cellatlık yapamaz. Yaparsa haddini aşmış olur.
9. Son derece âdil ve insaflı olmak şartıyla bir gazeteci savcı yardımcılığı yapabilir. Elinde karineler, deliller, bilgiler, sağlam bilgiler varsa kamuyu aydınlatmak için iddialarda bulunur.
10. Satılık veya kiralık vicdanlar ve kalemler alçaktır.
11. Müdafaa hakkı kutsaldır. Hiçbir gazeteci ve yazar müdafaa hakkını tanımazlık edemez.
12. Bir ülkenin medyası, gazetecileri, yazarları iyiyse, doğru ve dürüstse, âdil ve insaflı ise, vatanseverse, bilgeyse o ülke iyiye gider; değilse fitne ve fesat içinde batar. 01 Temmuz 2010