Pazartesi

 

Hanımefendi, sizin namus ve iffetinizden şüphelenmek aklımın köşesinden geçmez. Evli barklı, iki sevimli yavru sahibi, tahsilli, oldukça görgülü, köklü bir aileye mensup bir kadınsınız. Lakin size bir sorum olacak, beni mâzur görünüz. Soruyorum:

– Temiz, iffetli, namuslu, haysiyetli, görgülü bir hanımefendi olarak nasıl oluyor da o fahişe kıyafetleriyle gezebiliyorsunuz? Sizi anlamakta güçlük çekiyorum, lütfen beni aydınlatınız, fahişe kıyafetiyle arz-ı endam etmeniz konusunda…

Bir kısım günlük gazetelerimiz maalesef fuhuş ve müstehcenlik ticareti yapıyor. İnternetten gazetelere bakıyorum. Bazıları çıplak, şehevî, tahrik edici kadın resimleri sergiliyor. Avrupa şehirlerinden birinde (sanırım Amsterdam) vitrinli günah evleri varmış. Satılık vesikalı karılar vitrinlere oturur, müşteri beklermiş. Müşteriler sokaktan tercih yaparmış…

Bazı gazetelerimizin de öyle vitrinleri var. Avrupa’nın, Amerika’nın, Japonya’nın ciddî, haysiyetli, şerefli gazetelerinde böyle bir şey var mı?

Bu gibi şeyler uygarlık icabıymış… Çıplak ve seksî kadın resimlerine müstehcen demek gericilikmiş… Hangi devirdeymişiz… Bu tenkitçiler Türkiye’yi İran’a mı benzetmeye çalışıyormuş… Kendilerini böyle savunanlar halt ediyorlar. Ahlâk denilen, iffet denilen değerler vardır.

Birtakım çağdaşların ne mal oldukları, zaten, ülkemizdeki resmî TC vesikalı, vergili, KDV’li yasal kadın ticaretine karşı ses çıkartmamalarından bellidir. Üniversiteli bir kız başını örtünce gericilik oluyor; peki devlet resmî TC vesikasıyla kadın satışına izin verip bundan KDV ve kazanç vergisi alıp bütçeye koyunca o ne oluyor? Eşitlik mi oluyor, kadın haklarını korumak mı oluyor, çağdaşlık mı oluyor?

Birtakım haysiyetli yazarlar, çalıştıkları gazetelerin genelev organı gibi yayın yapmalarını protesto etmelidir. Yine haysiyetli vatandaşlar, böyle gazeteleri almamalıdır. Atatürk zamanında, İnönü zamanında, Celal Bayar zamanında böyle şeyler yapılmıyordu. Ahlâksızlığın, müstehcenliğin de bir sınırı vardı. Konunun ilericilikle gericilikle ilgisi yoktur.

Birtakım herifler ve karılar evrensel ahlak değerleri olan iffete, namusa, hayaya savaş ilan etmişlerdir. İktidar bu konuda tamamen pasif kalıyor. Aman gazetelerle, medya ile çatışmayalım, onları kızdırmayalım.

Bundan birkaç hafta önce bir cenaze namazı için Eyüp Sultan’a gitmiştim. Saat yediden sonra taksi ile döndüm. Hava çok ama çok sıcaktı, Eminönü Meydanı hayli tenhalaşmıştı. Bir ara yanımdakine “Şuraya bak” dedim. Set gibi bir yerin üzerine rengârenk giyimli başı sözde örtülü düşük bir kız ile sakallı bir delikanlı oturmuşlar ve açıkta öpüşüyorlardı. Bu terbiyesizler ilhamlarını her halde Yüce İslâm dininden almamışlardı. Onlar ilhamlarını çağdaş müstehcen medyadan alıyordu…

Tramvaya biniyorsunuz, bir koltukta bir kız ile bir delikanlı son derece laubali ve terbiyesiz vaziyette öpüşüyorlar. Yolcuların çoğunluğu bundan rahatsız. Çirkefe taş atmaktan korkuyorlar. Terbiyeli, görgülü, edepli gençler herkesin ortasında böyle şeyler yapar mı? Elbette yapmazlar.

Memleketi bu hale getirenleri, bu gibi münker şeylerle (güçleri olduğu halde) en uygun şekilde mücadele etmeyenleri; ahlâkı, iffeti, hayayı ortadan kaldırmak isteyenleri protesto ediyorum.

Bana ne diyenleri uyarıyorum: Sodom ve Gomore’ye belâ, azap, ateş, ceza gelince genel gelir ve siz de yanarsınız.

Yalakalık, Yağcılık Müslümana Yakışmaz

Ne utanmaz köpekleriz, kimi görsek etekleriz…Hakikî dindarın, samimî Müslümanın dili zikrullahla meşgul olur; birtakım yalaka Müslümanlar ise “Sayın başkanım, sayın büyüğüm, sayın liderim, sayın velinimetim, sayın bana kemik atan…” lâflarını vird-i zeban eylemişlerdir.

İnsanlığa hizmet eden, doğru ve dürüst konuşup davranan namuslu kişileri bile haddinden fazla övmek doğru değildir. Nerede kaldı ki, Dünyayı fesada verenleri, fitne ve fesada yol açanları övmek.

Birtakım Müslümanlara ne oldu ki, meddahlıkta (övücülükte), yalakalıkta, dalkavuklukta çok ama çok ileri gidiyorlar. Sayın sayın sayın… Başına inşaallah o sayın kadar taş düşsün emi!..

Müslümanlara örnek olması gereken birtakım yazarlara doğrusu çok hayret ediyorum. Bizim dinimiz yalakalığa izin veriyor mu? “Hazret bana baktı… Hazret bana dedi… Hazret bana tebessüm etti… Hazret çok hazret… Canım hazret… Aman hazret, yaman hazret…” Ne iğrenç edebiyattır bu.

Müslümanlıkta bütün övgüler, hamdler, senalar Allah’a mahsustur. Resûlullah için salat ü selam getirilir. Ashab-ı Kiram’a radiyallahu anh (Allah ondan razı olsun) denir.

Din büyüklerine rahmet okunur. Gerçek tasavvuf büyükleri için “Allah yüce sırlarını takdis buyursun” denir. Müslümanlara selâm verilir. Aksıran bir Müslüman “Elhamdülillah” derse ona “Yerhamükullah” denir, o da “Yehdina ve yehdikumullah” cevabını verir.

Alışverişte, satana para ödenince “Allah bereket versin” der, para veren “Bereketini gör” deyince parayı alan “Âmin” der. Bugün bazılarında gördüğümüz dalkavukluk edebiyatı bid’attir, din dışıdır.

Eskiden Padişah efendilerimiz, geçecekleri yollara kendi paralarıyla adamlar tutarlarmış ve “Mağrur olma Padişahım!.. Senden büyük Allah var” diye bağırtırlarmış.

Müslüman bir gazeteciye, Müslüman bir yazara, Müslüman bir seçkine yağcılık, dalkavukluk, yalakalık, meddahlık kesinlikle yakışmaz.

Namuslu bir okur-yazar mutlaka muhalif olacaktır. Muhalefet, aydın olmanın birinci şartıdır.

Bu ülkede bin türlü kötülük, rezalet, hıyanet, şekavet, soygun, talan, yağma, saçı bitmedik yetimin hakkını yeme, yolsuzluk, hortumlama cereyan ediyor ve birileri alkışlıyor, pohpohluyor, yağ yakıyor. Hem de Müslüman birileri. Vah vah, pek yazık!

Zâlimleri övmek dini yıkmaktır.

Fâsık ve fâcirleri övmek Müslümanlığa ihanettir. Gerçek büyüklerin övgüye ihtiyacı yoktur. Layık olunmayan, hakkedilmeyen övgüler, edene de edilene de vebaldir.

İnsanın içinde bir şeytan vardır. Yalan da olsa övgülere bayılır, doğru da olsa uyarı ve tenkitlerden nefret eder.

Peygamberimiz “Meddahların suratlarına toprak saçınız!..” buyurmuştur.

Bir başka hadîsinde “Din kardeşini gıyabında öven kişi, sanki onun boynuna keskin bir bıçak çalmış gibi olur” buyurmuşlardır.

Efendiler!.. Yağcılığı, yalakalığı, meddahlığı, dalkavukluğu bırakalım ve Yüce İslâm dininin ölçülerine göre zalim sayılan kişileri olumlu bir şekilde tenkit edelim, uyaralım, ıslahları için çalışalım. Onları mütemâdiyen (devamlı olarak) övüp durursak uyanmazlar, ıslah olmazlar, aksine azgınlıkları artar. 17 Temmuz 2007