Cuma

 

Roma İmparatorluğu zamanında, Osmanlı devleti aliyyesi zamanında elektrik yoktu, telefon yoktu, televizyon yoktu, vapur ve tren yoktu, uçak yoktu… Bu iki nizam, barış (pax) medeniyet bakımından geri miydi?

Hâşâ!

Medeniyet telefonla, televizyon, otomobil, uçak, hız, teknik demek değildir.

Medeniyetin derecesi:

– Bilgiyle, hikmetle,

– Aksiyonla,

– Sanatla,

– Adaletle,

– Barışla…

– Güvenle… belli olur.

Amerika’nın elinde çok yüksek bir teknik, çok büyük bir güç, hadsiz hesapsız zenginlik var ama, onu Osmanlı Devleti ile mukayese ettiğimiz zaman, medeniyet ve insanlık bakımından çok geride olduğunu görürüz.

Kendi ülkesinde kendi vatandaşlarına insan haklarını sağlıyor, başka ülkelerin insanlarına sağlamıyor.

Irak’a sözde demokrasi, hürriyet, barış, güven getirecekti.

Bunların tam tersini getirdi. Ölüm, kan, ateş, esaret, zillet.

Hani insanların “Âdil yargılanma hakkı vardı. Bu hakkı Müslümanlara sağlıyor mu? Üçüncü dünya ülkelerinin halklarına sağlıyor mu? Tam tersine.

Osmanlı devletinin yükseliş ve kemâl devrinde insanlar karada atla, deveyle, yahut yaya olarak seyahat ediyorlar; denizde de yelkenli gemilerle yol alıyorlardı. Lakin güven içinde yaşamak vardı o zamanlar.

Osmanlı devleti bir “Milletler Birliği” idi. Müslümanlar ayrı bir milletti; Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, şunlar bunlar hep birer millet’ti. Din ve kimlik konusunda serbesttiler.

Neşrî tarihinde (Cihannüma) şöyle yazılıdır.

Fatih Sultan Mehmed zamanında o kadar güvenlik vardı ki, bir hatun tek başına İstanbul’dan Edirne’ye, üzerinde bir servet olduğu halde seyahat etse kimse yan gözle bakamazdı…

Şimdi uçaklar, trenler, füzeler, atom bombaları var ama bu güvenlik var mı?

Zavallı üniversiteli genci, 140 milyon liraya sattıkları bir cep telefonu için trenden atarak öldürdüler. Katiller yakalandı da ne olacak? İdam mı edilecekler? Şimdi medeniyet var, idam cezası kalkmıştır.

Kur’ân’da “Kısasta sizin için hayat vardır” buyuruluyor. Bugünkü medeniyet ise idam cezası vahşî bir cezadır, kaldırılmalıdır diyor.

Cep telefonu için trenden atıp öldürmek vahşî oluyor, katili idam etmek oluyor. Ne garip medeniyet.

Bana inanç, fikir, vicdan, inandığım gibi yaşamak, güven, adalet, huzur sağlamayan bir medeniyeti ne yapayım?

Üzerinizde fazlaca para var, mücevher var. Tek başınıza tenha bir banliyö treni vagonuna binerseniz ne olur? Paranız ve mücevherler için canınızdan olursunuz.

Bazı çokbilmişler elektriği medeniyet sanıyorlar, Roma ve Osmanlı’da elektrik yoktu ama medeniyet vardı.

Sokrates geceleri kandil ışığı ile aydınlandığı için medeniyetsiz miydi?

Bir laf edeceğim, bazıları bana gerici diyecekler.

Keşke insanlık elektriği bulmasaydı da başımıza bunca felaket ve belâ gelmeseydi.

• Elektrik olmasaydı atom bombaları yapılamazdı.

• Elektrik olmasaydı, gökten ateş ve ölüm yağdıran savaş uçakları, füzeler icad edilemezdi.

“Efendim elektrik olmasaydı buzdolabı da olmazdı!..”

Olmasın… Olmazsa kıyamet mi kopar.

Benim çocukluğumda buzdolabı bir lükstü. 1940’lı, 50’li yıllarda yemekler mutfaklardaki “teldolaplarında” saklanırdı.

Buzdolabı yok diye insanlık da mı yoktu?

Fazlasıyla vardı.

Vaktiyle komşuluk vardı.

Hasta komşusuna “Hasta çorbası” hazırlayıp ikram eden komşular vardı.

Her zaman pişmeyen nâdir bir yemek veya tatlı pişirildiğinde bir tabağa bir miktar konulur ve bitişik komşuya gönderilirdi.

Eski insanlar komşularının sevinç ve üzüntülerini paylaşırlardı.

Şimdi her yer elektrikli ve elektronik cihazlarla dolu ama insanlık, komşuluk, vatandaşlık ahlâkı can çekişiyor.

Bayramdan birkaç gün önce Küçükayasofya (Sultanahmet civarında) muhtarına gittim. Görüşmemiz esnasında

“Fakir bir aile var, yeterli gıda bulamadıkları için dört çocuklarının dördü de verem oldu”

dedi. Yüreğim burkuldu. Zenginler, ortahalliler, Allah’ın kendilerine ihsan etmiş olduğu nafaka ve nimetlerin bir kısmını o fakirlere vermiş olsalardı, o dört çocuk verem olmayacaktı.

Bir medeniyet ki:

– Din, inanç, vicdan, fikir, görüş, inandığı gibi yaşamak hürriyeti,

– Can ve mal güvenliği,

– Irz, namus, neseb güvenliği,

– Korkusuz yaşamak güvenliği… Sağlayamıyor, yerin dibine batsın!

Haçlı Batı medeniyeti çok ileri ve örnek bir medeniyetmiş…

Böyle söyleyenler de yerin dibine batsın!

Mübarek Ramazan ayında, kutsal Kadir gecesinde Müslümanları camilerde öldürenler medenî midir?

Bir, Haçlıların Kudüs’ü almalarını, bir de Selahaddin Eyyubî’nin o kutsal şehri geri alışını düşününüz. Haçlılar şehre girince ne kadar Müslüman ve Yahudi varsa; kadın, çocuk, ihtiyar, hasta, yaralı demeden kılıçtan geçirdiler. Mescid-i Aksa’nın ve Kubbetü’s-Sahra’nın bulunduğu meydanlıkta o kadar çok Müslüman kanı döktüler ki, atları dizlerine kadar kanla boyandı.

Selahaddin Kudüs’ü alınca ne yaptı?

Kimseyi katl etmedi. Hıristiyanların, taşınabilir eşyalarını ve servetlerini alarak şehri terk etmelerine izin verdi. Adam başına bir fidye şartı vardı. Onu ödeyemeyenleri de affetti.

Medeniyet şimdi çok ilerlemişmiş…

Evet o kadar çok ilerledi ki, 1945’te Hiroşima’ya bir bomba attılar, birkaç saniye veya dakika içinde yüz bine yakın insan buhar oldu. Ardından Nagazaki’ye bir bomba… Orada da onbinlerce insan yok edildi. Batı medeniyeti, Pax Americana öyle kadın, çocuk, ihtiyar, yaralı, gayr-i muharip falan dinlemez; bir vurdu mu pîr vurur, tüm ahaliyi cümbür cemâat âhirete yollar. Öyle ya, şimdi medeniyet çok ilerlemiştir!

Amerika’da Amişler denilen bir Protestan cemaati vardır. Onların yaşadığı bölgeye çağdaş medeniyetin girmesi yasaktır. Orada elektrik yoktur, buharlı veya benzinli vasıta yoktur. Otomobil, televizyon yoktur. Bazılarına garip gelecek ama onlar orada ötekilerden daha huzurlu, daha düzenli, daha güvenli, daha korkusuz, daha mutlu, daha insanca bir hayat sürüyorlar.

Yanlış anlaşılmasın, ben tekniğe, yeni icatlara ve cihazlara karşı değilim. Sadece, bunların putlaştırılmasına, bunların medeniyet sanılmasına karşıyım.

Bazen koca koca adamlar adamlar Türkiye’nin medeniyet bakımından çok ilerlediğini akıllarınca isbat etmek için

“Herkesin cep telefonu var, herkesin otomobili var, herkesin televizyonu var…”

gibi gerekçeler ileri sürüyorlar. Çocukça kuruntular.

Bir ülkede ilim, irfan, kültür, millî kimlik, tarihî devamlılık, adalet, huzur, güven, korkusuz yaşama ortamı, insanlık, ahlâk, fazilet yoksa medeniyet de yoktur.

Bugünkü madde ve teknik medeniyeti insanlığı ve dünyayı bir felâketin eşiğine getirmiştir. 27 Kasım 2004