Manzaraya Bakış
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
Yüz yıla yakın bir zamandan beri şu amaca sahip oldular: İslâm ı büsbütün kaldırmak, silmek atmak. Bunu yapamazlarsa, dinde reform, dinde değişiklik, dinde yenilik yaparak İslâm ı bozmak, tahrif etmek, kendilerine zarar vermeyecek yeni bir İslâm türetmek; bunu yaparken de Müslümanları bir Ümmetten olmaktan çıkartıp bin parçaya ayırmak, halkın kafasını karıştırmak.
Tahribatları korkunç oldu.
Dev bir bütçesi, yüz binlerce personeli olan bir Diyanet var… Yüz bine yakın cami var… Din okulları, İlahiyat fakülteleri var ama halk ilmihalini bilmiyor.
Müslümanlar her geçen gün sekülerleşiyor, dünyevileşiyor.
Müslümanlar başsız…
Bid’at, küfür, dalalet=sapıklık, nifak fırtınaları içindeyiz.
Halkın ve gençliğin bir kısmı irtidat=dinden dönüş, dinden kopuş yangınları ile boğuşuyor.
Bin türlü bid’at ve dalalet fırkası Ehl-i Sünnet İslâm lığını yıkmak konusunda birleşmiş.
Ümmetsiz ve İmamsız kalan Müslüman halk, karanlık gecede yağmura fırtınaya tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış, çobansız bir koyun sürüsü gibi.
İslâm Medreseleri, Tasavvuf Tarikatları gibi kurumlar kapalı. Çoğunluktaki Müslümanların çocuklarını okutabilecekleri gerçek İslâm Mektepleri yok.
Müstehcen, azdırıcı, saptırıcı yayınlar almış yürümüş.
Ümmet birliği gidince, başta kendisine biat ve itaat edilen râşid bir İmam bulunmayınca ne olur? Kaos olur, tefrika çıkar, anarşi olur…
Namaz çok büyük ölçüde terk edilmiş… Zekat doğru dürüst verilmiyor… Herkes din din din diyor ama din doğru olarak öğretilmiyor ve doğru olarak hayata uygulanmıyor.
Ümmetsiz ve İmamsız Müslümanlar arasında vahdet, birlik, vifak, tesanüt yok.
Bu anlattıklarımın en kötüsü, Müslümanların birbirleriyle kavga etmesi, aralarında savaş çıkmasıdır.
Osmanlı devleti asırlar boyunca Ehl-i Sünnet itikadı ve tatbikatı ile ayakta durmuştu. İşte kafirler, münafıklar, sapıklar, şaşkınlar onu yıkmak için seferber olmuşlar.
Müslüman kesimde her konu konuşuluyor, tartışılıyor ama Ümmet birliği, râşid bir İmama biat ve itaat, İttihad konuları tartışılmıyor. Birileri Ümmet birliğinden, râşid bir İmamdan, birleşmekten, zekatların Kur’âna Sünnete Şeriata ve fıkha göre verilmesinden, Medreselerin tekrar açılmasından, Tekkelerin yeniden faaliyete geçmesinden sanki rahatsız gibiler.
Aşırı dünya sevgisi… Fâni dünyanın zenginliklerine, servetlerine, mallarına, lüks ve israflı hayatına taparcasına bağlı olmak… Müzeyyen evler, müzeyyen yazlıklar, müzeyyen otolar, müzeyyen giyim kuşam… Gaflet gaflet gaflet…
Beşerî ihtiraslar, kinler, intikam duyguları, benlikler, şatafatlar, saltanatlar, debdebeler, ihtişamlar, bedduâlar…
Süfyanlar, Deccallar, Kezzablar, İbn Sebe’ler, Ekber Şahlar… Din yoluyla elde edilmiş muazzam miktarda kara paralar. Para için tesettürün bile cılkını çıkartanlar.
Sabah namazlarında camiler boş… Niçin boş?… Namazda dünya rantı yok ki… Dünya rantı yok ama âhiret sevabı var… Şimdi geçerli akçe dünya rantıdır.
Doktor olsun, mühendis olsun… Memur olsun, esnaf olsun… Alim olsun cahil olsun… Her Müslüman bir Kur’ân-ı Kerim meâli ve tercümesi alsın, Sünnete inanıyorsa bir de hadis külliyatı ve bunları kendi aklına, kafasına, re’y ve hevasına göre okuyup hüküm çıkartarak, mâna vererek dinini öğrensin…
Bu metodla Müslümanlar kurtulamaz, İslâm ı öğrenip hayata uygulayamaz, bugünkü kaos ve anarşiden çıkamaz. İslâm , Resulullah Efendimizin
vekilleri, varisleri, halifeleri olan râsih, ‘âmil, muttaqi, muhlis icazetli ulemadan öğrenilir.
Herkesin kendi re’y, heva ve kafasına göre Kur’ân tercümelerinden İslâm ı doğru olarak öğrenmesi mümkün değildir.
İslâm Protestanlığı Müslümanları bölmekte, şaşırtmakta ve büyük bir felaket uçurumuna sürüklemektedir.
Çeşit çeşit İslâm cılık cereyanları Müslümanları bölmek için çalışıyor. İslâm ın doğru yorumu Ehl-i Sünnettir. Cahillerin dinî konuları tartışması haramdır.
Din imamlarının, büyük alim ve fakihlerin, kamil mürşidlerin telif ve tasnif ettikleri akaid, fıkıh ve ahlâk kitapları ne yazıyorsa onları öğrenmek ve hayata geçirmek gerekir.
Tartışmak yok, doğru olana itaat var. Herkes ilmihaline öğrenmekle, bilmekle yükümlüdür. Allahın on dört sıfatını ezbere bilmiyor ve sonra tartışıp duruyor. Sersemliğin böylesi!..
İslâm ne demektir biliyor musunuz? Güneşin doğmasına bir saat kala bütün Müslüman evlerinin ışıkları yanar… Abdestler alınır ve halk camilere gider… Cuma namazlarındaki cemaat büyüklüğündeki cemaatlerle namaz kılınır.
Sabah namazlarında böyle olur, cumalarda ise Müslümanlar işyerlerini, dükkanlarını kapatır ve şehirlerde hayat durur. Rabbe hep birlikte secde edilir.
Şu gevezeliğe, şu kakafoniye, şu zevzekliğe bakınız. Cuma ezanı okununca İstanbula bakınız. Dükkanlar açık, caddeler ve meydanlar ahaliyle dolu. Lokantalar, pastahaneler çalışıyor. Tramvaylar, otobüsler, otomobiller vızır vızır… Böyle İslâm şehri olur mu?
Bin çeşit cemaat, tarikat, hizip, fırka, İslâm cılık cereyanı var ama yeteri kadar namaz, yeteri kadar cemaat, tashih-i itikad, ilmihalini bilip hayata uygulamak yok.
İslâm î kesim arı kovanı gibi. Vozur vozur… Vızır vızır… Harıl harıl… Tartışmalar, dedikodular, cemaat-hükümet kavgası, senin cemaatin benim cemaatim… Senin baronun benim baronum… Para şıkırtıları ve hışırtıları…
Gece yarısı olur, dedikodulara ara verilir, herkesin yatar, sabah ezanları okunur, camiye gidersiniz ki, gündüzleri vozur vozur dedikodu ve hizipçilik yapanlar orada yoktur. Halkın pek az bir kısmı namazı kılar, diğerleri yorgan döşek uyur. Güneş doğar, bizimkiler uyanır dünkü dedikodulara kaldıkları yerden devam ederler.
İslâm protestanlığı, İslâm cılık cereyanları, cemaatler…
Ümmetsizlik… İmamsızlık… Tefrika… Çekişmeler tepişmeler… Benim hocam en yüksek… Hizmet hizmet hizmet teraneleri… Birileri
Ahzab ahzab ahzab…
Güneş doğduktan sonra yataklarından, mezarlarından kalkan ölüler gibi doğrulanlar. Doğrusu pek yaman manzaradır bu…
05.02.2014