Kurtuluş Reçetesini Kim Yazacak?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Çarşamba
Türkiye Müslümanları 500 kişilik büyük bir kurultay toplasalar, geniş bir salonda beş gün beş gece, bugünkü durumlarını müzakere etseler, işlerinin niçin iyi gitmediğinin sebeplerini araştırsalar; tanınmış kimseler konuşmalar yapsa, raporlar okunsa, en sonunda bütün konuşmalar, bütün raporlar beş bin sayfalık bir zabıtlar külliyatı halinde yayınlansa, bütün bu işlerin bir faydası olur mu?
Bence olmaz.
Müslümanların işleri bu gibi kurultaylarla, konuşmalarla, müzakerelerle, raporlarla, beş bin sayfalık zabıtlarla halledilemez.
On milyonlarca üyesi olan Müslüman kesimden beş kaliteli, güçlü, üstün insan çıkacak; raporları bunlar yazacak, çare ve çözümleri bunlar bulacak, teklifleri bunlar getirecek. Yol budur.
Birtakım temel gerçekleri halka, kamuoyuna, Müslüman topluma anlatmak için 16 sayfalık reçete gibi broşürler çıkartılması lazımdır. Birkaç misal (örnek) vereyim:
* MEDYA MESELESİ: Müslümanlar medya konusunda çok geridir. Bizim medya organlarımız (bazılarının tirajı yüksek de olsa) tesir ve güç bakımından ikinci ligde oynamaktadır. Müslümanlar, günde en az bir milyon satan ve ülkenin en tesirli ve güçlü gazetesini yayınlamadıkça kurtulamazlar. Böyle bir gazete, İslâmcı bir iktidara bile yalakalık, yaltaklık, dalkavukluk etmeyecektir. Bu memlekette Müslümanların birinci vazifesi yapıcı muhalefet yapmaktır. Bu gazete, İslâmcı kılığındaki birtakım hırsız ve haydutların pestilini çıkartmakla yükümlüdür. Öteki tarafın hırsızları kötü ve alçak, bizim hırsızlar iyi… Bir Müslüman böyle düşünebilir mi?.. Türkiye’nin en yüksek tirajlı ve en tesirli (etkili) günlük gazetesini çıkartmak lâfla, temenni ile, ileride iyi olur inşaallah demekle olmaz. Sebeplere tevessül etmek gerekir. Türkiye Müslümanlarının elinde böyle bir gazete çıkartacak para, imkan, fırsat, hürriyet var mıdır? Elbette vardır: Peki niçin çıkartamıyorlar? Çünkü vicdanları, iz’anları, ahlâkları buna yeterli değildir. İşte on milyonlarca Müslümana bu acı gerçeği anlatmak gerekir.
* EĞİTİM MESELESİ: Son elli sene içinde Müslümanlar binlerce Kur’an kursu, beş yüzden fazla İmam-Hatip okulu, yirmiye yakın İlahiyat fakültesi açtılar, yahut açtırdılar. Yekun olarak buralarda milyonlarca çocuk ve genç okuttular. Şu elli sene içinde Ahmed Cevdet Paşa çapında bir din alimi, fıkıhçı, edib, tarihçi, idareci yetiştiremediler. Müslümanların eğitim işlerinde maalesef birtakım geri zekalıların ve fırsatçıların re’yleri, görüşleri ağır bastı (Herkesi suçlamıyorum). Bu adamlar bütün güçleriyle kemmiyete (kelle sayısı çokluğuna) önem verdiler, keyfiyet ve vasıf üstünlüğünü gözardı ettiler. Güçlü, vasıflı, üstün elemanlar yetiştiremediler, bunlardan müteşekkil kadrolar kuramadılar. Sonunda, şu anda içinde bulunduğumuz bataklığa düştük. İslâmcı geçinen birtakım engerekler malı nasıl götürüyorlar? İhalelere nasıl fesat karıştırıyorlar? Nasıl haram yiyorlar? Müslümanların eğitim faaliyetleri nasıl olmalıdır? Müslümanlar nasıl okullar kurmalıdır? Müslümanların eğitim sistemi nasıl olmalıdır? Müslümanlar, Türkiye’de açamazlarsa yabancı ülkelerde nasıl okul açabilirler? Bu okullarda Müslüman çocuklarına nasıl ve ne seviyede Türkçe okutulmalıdır? Bilgi ve kültürün yanında nasıl ahlâk ve karakter terbiyesi, nasıl estetik ve sanat boyutu verilmelidir?
* DİN ve CAMİ HİZMETLERİ: Son elli senede kırk-elli bin yeni cami yapıldı. Maddî bina, çimento, inşaat malzemesi, kubbe, minare, mermer, halı, şadırvan, hela, meşruta, hoparlör, klima, kalorifer için yekun olarak yüz milyarlarca, belki de bir trilyon dolar harcandı. Buna mukabil mihraba geçecek imam, minbere çıkacak hatip, kürsüye oturacak vaiz için hiçbir çalışma ve yatırım yapılmadı. “Biz cami binasını yapalım, bitince Diyanet’e dilekçe veririz ve bir imam tayin ederler…” Ya öyle mi? Böyle düşünürsen bugünkü gibi şapa oturursun. Efendi, efendi: Beni iyi dinle… Camiye 500 milyar mı harcadın, onun mihrabına geçecek imam için bir trilyon harcayacaksın. Din ilimlerini bilecek, genel kültürü olacak, sosyal kültür sahasında yüksek lisans veya doktora yapmış olacak. Ülkenin genel kültür seviyesinin üzerinde olacak. Birkaç yabancı dil bilecek. Bilgi ve kültürün yanında ahlâk ve karakter sahibi olacak. Yüksek estetik, sanat, güzellik kültür ve boyutuna mâlik olacak. Böyle imamlar yetiştirmezsen süslü caminin bir faydası olmaz. Kubbesini altınla kaplatsan, minaresine taktığın böğürtleç yüz kilometre öteye kadar sesini ulaştırsa yine sürünürsün, yine sürünürsün…
* MAHALLE TEŞKİLATI: Osmanlı İslâm toplumunu ayakta tutan kurumlardan biri de Mahalle Teşkilatıdır. Mahalle Teşkilatının olduğu yerde sürünen fakir olmaz, kıvranan muhtaç görülmez. Mahalle Teşkilatı sayesinde, anlaşmazlıkların yüzde doksanı, mahkemelere gitmeden, mahalle ileri gelenleri arasında hall ü fasl edilir. Biz Müslümanlar böyle bir teşkilat kurduk mu? Aklımızın köşesinden bile geçmedi…
*DİN SÖMÜRÜSÜ MESELESİ: Türkiye Müslümanları örs ile çekiç arasında kalmışlardır. Bir tarafta azılı, agresif, acımasız, despot din düşmanları, öbür tarafta canavar, sapık, eşkiya, münafık, vampir din sömürücüleri. Bu ikinciler, birincilerden daha zararlıdır. Son elli sene içinde iyi işler yapıldı ama çok kötü işler de yapıldı. Din sömürüsü Türkiye Müslümanlarının, Türkiye Müslümanlığının en büyük tragedyasıdır. Bu yolla elli yıl içinde yüz milyarlarca dolar zimmete geçirilmiş, heba edilmiştir. Dine ve Ümmete ihlasla, feragatle hizmet edenleri tenzih ederek beyan ediyorum ki, birtakım din sömürücüleri Ümmet-i Muhammed’in kanını iliğini emmişler, bitirmişlerdir. Son elli yıl içinde dinî hizmet ve faaliyetler için toplanan muazzam miktardaki paralar planlı programlı, hesaplı kitaplı bir şekilde harcanmış olsaydı Müslümanlar şimdiye kadar on kere kurtulmuş olurlardı.
* BİRTAKIM BÜYÜKLERİ ERBAB HALİNE GETİRMEK: Daha kolay anlaşılır bir şekilde ifade edeyim: Birtakım hacıları, hocaları, cemaat başkanlarını, rühbanları, baronları putlaştırmak, tanrılaştırmak. Bizim Hazret-i Muhteremimiz hiç hata yapmaz, bizim müteşeyyihimiz “herşeyi” bilir, bizim baronumuz ne yaparsa doğru yapar, bizimki masumdur… Böyle düşünen dengesizler, farkında değiller ki, kendi büyüklerini gerekenden fazla ululuyor, adeta erbab haline (rabler) haline getiriyorlar. Müslümanların zillet sebeplerinden biri de budur. Bizim yüce dinimizde kişileri putlaştırmak yoktur. Evet her devirde bir gavs, iki kutup, mahdut sayıda nüceba, nükeba, büdela olur. Lakin aynı anda binlerce gavs, yine binlerce aktab, onbinlerce ebdal zuhur etmişse bilin ki ortada sahtekarlık vardır, yalancılık vardır. Yine dikkat buyurunuz: Birtakım şahısları putlaştırıyorlar ve ardından para topluyorlar. Ümmet-i Muhammed’e hizmet edecek gerçek din alimleri, gerçek şeyhler, kamil mürşidler, salihler, veliler, samimî ve ihlaslı hizmet erbabı para için çalışmaz. Onların ücreti Allah’a aittir. Halik’i bırakıp mahlukattan ücret istemezler.
Zavallı Müslümanlar: Örs ile çekiç arasında kalmışlar da haberleri yok. Yığınlar öylesine afyonlanmış, öylesine sersemletilmiş, öylesine uyuşturulmuş ki onlara en basit gerçekleri bile anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zor.
Be adamlar! Bin, on bin, yüz bin hafız yetiştirirken, onların yanında bir tane de dünya çapında gazeteci, iletişimci yetiştirmiş olsaydınız iyi olmaz mıydı?
Dünya çapında bir medyacı nasıl yetişir? Bir öğrenciye ayda iki yüz milyon lira burs vermekle yetişmez. Yarım yamalak İngilizce bilen kişi iyi medyacı olmaz. İngilizceyi mükemmel bir şekilde bilse yine yetişmez. Dört beş yabancı dil bilmesi gerekir. Onların yanında Osmanlıca da bilecek. Böyle bir medyacı ülkenin en bilgili ve kültürlü yüz kişisi listesinde yer alacak. Bilgi ve kültürün yanında ahlâk ve karakter terbiyesine sahip olacak. Eline fırsat geçince malı götürecek adam, adam değil, alçağın tekidir. Sanat, estetik, güzellik kültür ve birikimine sahip olmayan kişi büyük medyacı olabilir mi?
Müslümanlar, son otuz yıl içinde giyim, kuşam, moda konusunda “dünya çapında” uzmanlar yetiştirmiş olsalardı bugünkü pembeli morlu, alaca bulaca, etekleri yırtmaçlı, rüküş kıyafetlerle sokaklarda, meydanlarda rezillik sergilemezlerdi. Herkes için mi böyle söylüyorum: Hayır, kimler böyleyse onları kasd ediyorum. Birtakım düşükler, İslamî tesettür meselesini bile kendi menfaat ve servetlerine alet ettiler, Yazıklar olsun:
Evet soruyorum: Kur’an kurslarından, İmam-Hatip okullarından, İlahiyat fakültelerinden, cemaat mekteplerinden yetişen milyonlarca insan içinden, Müslümanlara ışık tutacak dünya çapında beş adet yüksek şahsiyet niçin yetişmedi? 22 Eylül 2005