Çarşamba

 

Bizdeki bazı gayretkeşlerin yaptığı, “Kendi gözündeki merteği görmeyip, komşusunun gözündeki çöpü görmektir.” Bir müddetten beri sözde ilerici, çağdaş, demokrat, uygar birtakım gazeteler ve yazarlar İran İslâm Cumhuriyeti’ndeki tesettür mecburiyetini sanki kötü bir şeymiş gibi gösteriyor, ileri geri konuşuyor. İran’da bir İslâmCumhuriyeti rejimi vardır ve tesettürü mecburî kılmıştır. Bundan daha tabiî ne olabilir.

İran’daki tesettür mecburiyeti ile uğraşacağımıza biz kendimize bakalım.Birleşmiş Milletler Teşkilâtı tarafından hazırlanmış, dünya devletlerinin kabul etmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin de imza koymuş olduğu bir “Kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi uluslararası sözleşmesi” vardır. Bakınız bu sözleşmenin 6’ncı maddesinde ne yazıyor:

“Taraf devletler, kadın ticareti ve fâhişeliğin istismarının her şekliyle önlenmesi için, yasama dahil gerekli bütün önlemleri alacaklardır.”

Yine aynı sözleşmenin 24’üncü maddesinde “Taraf Devletler” iş bu sözleşme ile tanınan hakların tam olarak gerçekleştirilmesi için ulusal seviyede gerekli bütün önlemleri almayı taahhüt ederler.”

Şimdi soruyorum:

* Birinci soru: Türkiye Cumhuriyeti, imza koymuş olduğu bu sözleşmenin 6’ncı maddesine uymakta mıdır? Ülke dahilinde fâhişeliği, fuhşu yasaklamış mıdır?

* İkinci soru: Devletimiz birtakım fâhişelere resmî VESİKALAR vererek, onlara devlet güvencesi altında “özgürce” fuhuş yaptırıyor mu?

* Üçüncü soru: Fuhuştan vergi alıyor ve bunu bütçesine koyuyor mu?

* Dördüncü soru: Böylece, yasaklayacağına dair söz vermiş olduğu fuhşu resmen himaye ediyor mu?

Soruları çoğaltmak mümkün ama bu kadarı yeter…

İran’daki tesettür aleyhinde vır vır eden çokbilmiş kadın hakları koruyucuları önce bizim yukarıdaki sorularımızı cevaplasınlar.

Kadın hakları ise, uygarlık ise, lâiklik ise dertleri; niçin ülkemizdeki utanç verici fuhuş köleliği üzerinde durmuyorlar, niçin bu konuyu gündeme getirmiyorlar?

Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından hazırlanmış bir “Hayatsız Kadınlar Dosyası” vardır. Vicdan ve insaf sahibi bütün vatandaşlar bunu okumalıdır.

Bu rapora göre:

(1) Türkiye’de 100 bin hayat kadını bulunmaktadır. Ülkede 35 milyon kadın olduğuna göre 350 kadından birinin fahişe olduğu anlaşılıyor. Çocukları ve ihtiyar kadınları devre dışı bırakırsak bu nisbet daha da küçülür.

(2) Ülkemizde 60’a yakın genelev, devletin himayesinde (koruması altında) faaliyet göstermekte, buralarda resmî vesikalı kadınlar “yasal” fuhuş yapmaktadır.

(3)Üç büyük ilde 30 bin kadın resmî fuhuş vesikası almak için sıra bekliyor. Bu vesika devlet tarafından taksi plakası gibi veriliyor.

(4)Fuhuş sektöründe dönen para en az 3-4 milyar dolardır. Bu paradan patron, bar, pavyon, disko, gece kulüpleri, otelci, taksici, eğlence yeri sahibi onbinlerce kişi pay alıyor, geçimini sağlıyor. (ATO unutmuş, bu gelirden BİRİLERİ de hisse alıyor. Kimdir bu birileri?.. Tahmin edin… M.Ş.E.)

(5) Türkiye’de bir fuhuş mafyası vardır. Bu mafya küçük kız çocuklarını kaçırmaktan tutun, zorla fuhuş yaptırmaya kadar her yola başvuruyor.

(6) Fuhuş yaşı ülkemizde 12 yaşına kadar inmiştir…

(7) Fuhuş yapan kadınların yüzde 30’u kocası, yüzde 10’u babası, annesi, ağabeyi ve diğer yakınları; yüzde 4’ü beraber oldukları erkekler tarafından satılıyor. Para karşılığı cinsel ilişkiye girenlerin yüzde 63.4’ü resmî nikahlı…

(8) Ülkemiz bir fuhuş merkezi haline geldiği için civar ülkelerden akın akın fahişe yurdumuza gelerek fuhuş yapıyor.

(9) Devlet eliyle ve devletin koruması altındaki genelevlerden başka randevu evleri, oteller, moteller, özel mülklerde; park ve bahçelerde, velhasıl gözden biraz ırak her yerde, karada ve denizde fuhuş yapılıyor. Hattâ seyyar fuhuşhâneler bile var. Otobüslerde, minibüslerde fuhuş…

(10) 2001 yılında ölen genelev patroniçesi (veya imparatoriçesi) Madam Matild Manukyan 1944’ten beri bir çok kez vergi rekortmeni olmuş, resmî kuruluşlar tarafından kendisine ödül verilmiş, törenler yapılmıştır.

(11)Resmî ve vesikalı fuhuş yapabilmek için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak şarttır.

(12) İşveren ile sözleşme imzalayan vesikalı hayat kadını tam bir köledir. Haftada bir gün izni vardır. Sağlık kontrolu, hamam ve kuaför dışında gün yüzü görmesi imkânsız. Senelik izin, fazla mesai yok. Hayat kadınlarına dost, belâlı veya sevgili denilen üç tür insan musallat oluyor. Bunlar, vesikalı karıların gelirlerine el koyuyor. Buna direnen kadınları şiddet, dayak, yaralama, hattâ ölüm bekliyor.

İran’daki tesettür aleyhinde ver yansın eden son derece uygar, son derece çağdaş, son derece ilerici, son derece lâik gazetecilerimiz niçin yukarıda bir nebzesini yazdığım bizdeki fuhuş fâciasına el atmıyor, kalem dokundurmuyorlar?

Evet Türkiye’deki resmî fuhuşu Müslümanlar mı destekliyor, yoksa “özgür fikirli” birtakım lâikler mi?

Bizdeki rejim, yukarıya iki maddesini yazmış olduğum uluslararası kadın hakları sözleşmesini çiğnemektedir.

Türk kadınları ve kadınlığı, resmî vesikalarla fuhuş yaptırıp bundan vergi almakla korunmaz. Kadın haklarına, kadın hürriyetlerine, kadın haysiyetlerine saygılı ve bağlı isen önce resmî fuhuş köleliğini samimî bir şekilde önleyeceksin.

Efendiler, “İran’da Tesettür Baskısı” gibi palavraları ve yaygaraları bırakın da bizdeki rezalete bakın.

Ben neler yazıyorum…”Birileri” zaten bu ülkeyi bir Fuhuşistan haline getirmek istiyor…27 Nisan 2007