Çarşamba

Büyük, güçlü, tesirli bir İslâmî cemaatin içine birtakım crypto Yahudilerin, Sabataycıların, Karayların sızdığına dair haberler, bilgiler, rivayetler geliyor kulağıma. Bu cemaate yurt içinden ve dışından bazı Yahudiler tarafından yüklü miktarda maddî yardım yapılıyormuş. Birtakım crypto (gizli) Yahudiler cemaatin köşebaşlarını ellerine geçirmişler… Bunlar isbat edilmiş kesin gerçekler değildir ama yine de mide bulandırmaktadır. Müslümanların bilgilerine ve dikkatlerine sunuyorum.

Sızılan, içine girilen İslâmî cemaat bir tane değildir. İslâm karşıtı güçler; provokasyon, manipülasyon, ele geçirme, kullanmak maksat ve niyetiyle bütün İslâmî cemaatlere, tarikatlara, “Özel Diyanetlere”, lobilere sızmışlar; bunların içine ajanlar, casuslar, elemanlar sokmuşlardır.

Casusluk ve haber alma insanlık kadar eski bir meslek ve kurumdur. Söylemeye hacet yoktur ki, kabak gibi casusluk yapılmaz. Casus ve ajan “araziye uyan” kimsedir. Sızılan cemaat sakala, şalvara, cübbeye önem veriyorsa casus da o kılık kıyafete girer; hangi zümrenin içinde çalışacaksa onların meşrebini kabul etmiş gibi görünür, “onlardan olur”. Müslümanlarda bu casusları, ajanları, provokatörleri deşifre edecek, onlara karşı tedbir alacak akıl, kültür, birikim, teşkilât var mıdır? Olduğunu sanmam. Böyle işler kırsal kesim, varoş, gecekondu kültür ve zihniyeti ile yapılacak işler değildir.

11 Eylül hadisesinden sonra ABD ve Batı Avrupa ülkeleri İslâm dünyasını kontrol altına almak, İslâmî uyanış hareketini “ehlileştirmek” için hummalı bir faaliyet başlattılar. Bunu doğrudan doğruya bizzat kendileri yapamayacakları için, Müslümanların içindeki “uygun” şahıs ve toplulukları kullanmaya karar verdiler.

Dinde reform, dinde yenilik, light İslâm, tarihsellik yani Kur’ân ayetlerinin ve hadîslerin bir kısmının bu devirde geçersizliği tezi hep dışarıdan desteklenen cereyanlardır. “Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik” hareketi de İslâm dünyasından çıkmamış; içimize dışarıdan sokulmuştur.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım konuda şahıs ve kurum ismi vermek doğru olmaz. Çünkü bu bilgiler istihbarî ve zannî bilgilerdir, rivayetlerden ibarettir. Güçlü, seviyeli araştırıcıların meseleyi iyice incelemeleri, karinelerden hareket ederek isbat edici delillere ulaşmaları, sağlam gerekçeleri hazırlamaları gerekir.

Müslüman kardeşlerimin şu hususlara dikkat buyurmalarını istirham ediyorum:

1. Dinde reform, dinde yenilik gibi hareketleri şüphe ile karşılayınız ve bunlardan uzak durunuz. İlahî İslâm dininin reforma, yeniliğe, değişime ihtiyacı yoktur. Değişime, islahata ihtiyacı olan din değil, Müslümanlardır. (Değişime, islahata ihtiyacı olan bir din, Hakk din değildir zaten)

2. Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik şarkıları kimseyi aldatmasın. Hazret-i Muhammed’in Peygamberliğini inkâr eden, Kur’ân-ı Kerim’in ilahî kitap olduğunu kabul etmeyen, İslâm’ın hak din olduğuna inanmayan kimselerle diyalog miyalog yapılmaz.

3. Sabataycılar ve crypto Yahudiler taqıyye yaparlar, yani Yahudi olduklarını inkâr ederler. Bu konuda Müslümanların çok dikkatli, kurnaz, firasetli olması gerekir.

4. Aklı başında hiçbir Müslüman dinî konularda tartışmaya girmemeli, “Benim görüşüm ve fikrim şöyledir” diye işkembe-i kübrasından konuşmamalı, atıp tutmamalıdır.

Dinî konularda, içindeki bilgileri Kitabullah’tan, Peygamber Sünneti’nden Selef-i Salihîn’in eserlerinden almış olan muteber, güvenilir itikad, fıkıh, ilmihal, ahlâk, mev’ize kitaplarına tâbi olmamız gerekir. İcazetli olmayan hiçbir âlime, hiçbir şeyhe itimad edilmez.

Maalesef Sabataycılar, crypto Yahudiler, bazı Karaylar birtakım tarikatlara da sızmışlardır. Bu hususta da çok dikkatli ve uyanık olmamız gerekiyor:

– Şeriata uymayan, Şeriatın hükümlerini uygulamayan hiçbir tarikatı ve şeyhi kabul etmememiz gerekir.

– Bilhassa Bektaşilik ve Mevlevilik konusunda çok dikkat etmemiz icab etmektedir. Bu iki tarikat da aslında haktır, doğrudur, Kur’ân ve Sünnete dayalıdır. Lakin “dışarıdan” bazı sızmalar olmuştur.

Yakın tarihimizde gizli Yahudi, Sabataycı olup da din alimi, tarikat şeyhi postuna bürünmüş ünlü şahsiyetler görülmüştür. Zamanımızda da böyleleri vardır. İslâm tarihinin her devrinde İbn Sebe’ler olagelmiştir. Bunların desise, mekir, hile, hud’a ve iğvalarına kapılmamalı, âlet olunmamalıdır.

İslâmî usule göre icazetleri ve ehliyetleri olmayan bazı yerli oryantalistler, Müslümanların ezhanını tağşiş eden (kafalarını karıştıran) bozuk, acayip, şeytanî iddialarda bulunuyorlar. Bunlara kulak asan, bunları dinleyen, böylelerini kendisine rehber edinen kimse Mevlasını değil, belasını bulur.

1970’li, 80’li yıllarda birtakım çok hızlı, çok aşırı, çok müfrit “Radikal Müslümanlar” vardı. Bunlar ehl-i sünnete aykırı bir sürü görüş beyan ediyorlardı. Astıkları astık, kestikleri kestikti. Kendileri gibi düşünmeyenleri sapıklıkla suçluyorlar, hattâ küfürle bile itham ediyorlardı. Sonra ne oldu? Evet eski Radikaller ne oldular? Bunların hemen hepsi, vaktiyle küfürle suçladıkları sistemin yağlı kemiklerinin peşine düştüler, yağma ve talan furyasına katıldılar. Çoğu namazı niyazı bıraktı. Hattâ alenen içki içenler bile çıktı aralarından. Kur’ân, Sünnet yolundan ayrılanların âkıbeti budur.

İslâm düşmanları Müslüman kesimdeki bazı karaktersiz, ahlâksız, faziletsiz, düşük, adi, bayağı kimselerin önüne kemikler atarlar ve bu sefiller o kemiklere aç köpekler gibi saldırırken dâvaya ihanet ederler, İslâm’ı ve Müslümanları satarlar.

Maalesef Müslüman halk yığınları dönen dolaplardan bî-haberdir. Sahnede, ekranlarda bir şeyler görüyorlar, gerçeğin o görünen, gösterilen hikâyeler ve filmlerden ibaret olduğunu sanıyorlar. Perdelerin, ekranların ardındaki dönen dolaplardan, kulislerde oynanan oyunlardan haberleri yoktur.

Kendilerini ismet sıfatıyla muttasıf mâsum, lâ yuhti, lâ yüs’el büyükler olarak gösteren bir takım din baronlarının büyük veballeri vardır.

İtidal çizgisinden ayrılmamak şartıyla on milyonlarca Müslümanın uyandırılması gerekmektedir. Bütün gerçekler, bütün çıplaklıklarıyla yazılamaz, söylenemez, anlatılamaz ama söylenebildiği, yazılabildiği kadar açıklanması gerekir.

Bazı gerçeklerin şu anda söylenmesi doğru olmayabilir. Onlar söylenmesin ve beyan edilmesin. Vakt-i merhunu gelince açıklanır. İslâmî kesimdeki din sömürüsüne son vermek için, büyük şümullü bir kampanya başlatılmalıdır.

Birtakım sahtekârların, soytarıların, şarlatanların, arivistlerin, sürüngenlerin ve haşaratın kendi şahsî menfaat ve ikballeri uğrunda mukaddesatı âlet, istismar, istihdam etmesinin mutlaka önüne geçilmelidir. Crypto Yahudiler, Sabataycılar bizim din işlerimize karışmasınlar. Bu oynadıkları oyunlar haşre kadar sürmez. Müslümanlar saflığı bıraksınlar.

Şu hususu aklınızdan çıkartmayınız:

Dinî konularda aykırı fikir ve görüşler ileri süren, mevrid-i nasta içtihada cür’et ve cesaret eden, ashab-ı fetva rütbesinde ve derecesinde bile değilken müctehidlik taslayan, kendi re’y, heva ve hevesiyle dinî görüşler ileri süren herkes (isterse kendisi farkında olmasın) din düşmanlarının, insî ve cinnî şeytanların ajanı, casusu ve âletidir. Bunlara değer veren, bu makule adamların peşine düşen kendi dinini yıkmış, ekinini ateşe vermiş olur.

Peşinden gidilecek büyükler bellidir. Bunların hepsi de Resulullah Efendimizin halifeleri ve vekilleri makamındadır:

  • Dört büyük mezhebin mutlak müctehid imamları.
  • Her asırda gelip geçmiş rabbanî ve âmil din alimleri.
  • Büyük fukaha.
  • Hakikî şeyhler, kâmil mürşidler.
  • Şeyh Şâmil, Selahaddin Eyyubî gibi gerçek İslâm kahramanları.
  • Her asırdaki kutublar, gavslar.
  • Şeriat ve fıkıh ahkamından kıl kadar ayrılmamış evliyaullah, süleha.

    Kur’ân’a, Sünnete, fıkha, ahkam-ı şer’iyeye sımsıkı bağlı ilahiyatçılar başımızın tacıdır. Oryantalistlik taslayan, reformculuk ve yenilikçilik yapanlardan ise berîyiz. Biz onlardan uzağız, onlar da bizden uzak olsunlar.

    Ehl-i Kitabla iyi geçiniriz. Ancak “Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik” masallarına karnımız toktur, o tuzaklara düşmemeliyiz. Biz Hazret-i İsa’ya nasıl iman ediyorsak, onlar da Hazret-i Muhammed’e iman etsinler, bundan sonra diyalog yapabiliriz.

    İsim vermiyorum. Bir ilahiyatçı var ki, bu adam Dr.Moon dininin kutsal metinler heyeti üyesidir. Bu adam kendini Peygamber olarak ilan eden, Kur’ân’da sonradan ilave edilmiş iki ayet bulunduğu hezeyan ve iftirasını savunan sapık Reşad Halife’nin mürididir. Böylelerinden bu dine, bu Ümmet’e, bu ülkeye ne hayır gelir?

    Müslümanlar! Yeter artık, uykudan uyanın… 29 Nisan 2004