Salı

 

Dindar bir Müslüman nasıl bir Müslümandır? Elbette ki, namaz kılan, Ramazan’da oruç tutan, zekâtını veren, maddî imkânı varsa hayatında en az bir kere hacca giden bir kimsedir. Ancak bu saydıklarım, kişinin gerçek dindar olmasına yeter mi? Bunlar lazımdır, zarurîdir ama asla yeterli değildir. Namazın, orucun, zekatın, haccın yanında başka şeyler de gereklidir. Onları sayayım:

1. Bir kimsenin dindar olması ve sayılması için doğru müslüman olması gerekir. Yâni yalan söylemeyen, vaad ettiği (söz verdiği) zaman sözünü yerine getiren, emanete hıyanet etmeyen, borcunu ödeyen, çek imzaladığı vakit çekini ödeyen, bonosu (vâdeli senedi) karşılıksız çıkmayan, ticarette hile yapmayan, kimseyi aldatmayan, konusuna komşusuna eziyet etmeyen, haram yemeyen bir kimse olması lâzımdır. Namaz kılıyor, oruç tutuyor, hacca gidiyor ama yukarıda saydığım işlerde notu kırık. Böyle bir Müslüman kesinlikle dindar sayılmaz.

2. Dindar bir Müslüman mütecâhiren ve mütecâsiren (yani açıkça ve küstahça) günah işlemeyen, kötülük yapmayan kimsedir. İnsan günahsız olamaz. Dindar kimsenin de günahları, ayıpları olabilir. Ancak o bunları açıkça ve küstahça işlemez. İslâm dininde, başkalarının gizli ve kapalı günah ve ayıplarını araştırmak yasaktır. Buna tecessüs denilir ki, başlı başına bir günahtır. Lakin günahları açıkça ve küstahça işleyenleri tenkit etmek, onların gıybetini yapmak caizdir. Çünkü onlar pervasızlıkları ve küstahlıkları ile dine, şeriata, toplum düzenine meydan okumaktadır.

3. Dindar bir Müslüman israf yapmaz. İsraf, yani saçıp savurmak Kur’ân’la, Sünnetle, icmâ-i ümmetle yasaklığı sabit bir günahtır. Kitabullah müsrifler (savurganlar) için “Onlar Şeytan’ın kardeşleridir” buyurmaktadır. Milyonlarca Müslüman kardeşi sefalet, işsizlik, aşsızlık, sıkıntı içinde sürünürken kendisi Nemrud ve Firavun gibi vicdansızca lüks ve sefahat içinde yaşayan bir Müslüman beş vakit namazına beş vakit de nafile katsa yine de dindar sayılmaz. Çünkü o vicdansız, sorumsuz, kalpsiz, merhametsiz bir kimsedir. Dindar Müslüman, çok zengin bile olsa zühdden, takvadan, kanaatten, iktisattan uzak olmaz. Servetinin kendisine bir emanet, bir imtihan olduğunu bilir ve ona göre davranır. Lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks otomobiller, lüks telefonlar, lüks mobilya, lüks yeme içme, lüks giyim kuşam esirleri asla ve asla dindar değildir. Onlar dindar müsveddesi, dindar karikatürü kişilerdir.

4. Dindar bir Müslüman ümmet şuuruna ve idrakine sahiptir. Bütün mü’minleri kardeş bilir. Tarikat, meşreb, hizip, fırka, cemaat ihtilafları yüzünden iman kardeşine düşmanlık etmez, ümmet birliğini parçalayacak yanlış işler ve konuşmalar yapmaz. Dindar Müslüman, Allah’ın bütün mü’minleri kardeş kıldığını bilir. Aralarında çeşitlilik, farklılık, ihtilaf olsa da kardeş yine kardeştir.

5. Dindar bir Müslüman haram yemez, haram kazanç ve servetten ateşten kaçtığı gibi kaçar. Herif namaz kılıyor, oruç tutuyor, Kur’ân okuyor ama haram yemekten de geri kalmıyor. Böyle bir kimse katmerli münafıktır. Dindar değil, rezildir. Böylelerinin namazı ve orucu sakın kimseyi aldatmasın. Müslüman haram yemez. Haram yiyen fâsıktır, fâcirdir, Allah’a, Resûlüne âsidir. İhalelere fesat karıştıran, “işlerden” komisyon alan, devletin ve belediyelerin hakkını zimmetlerine geçiren, saçı bitmedik yetimlerin, fakir fukaranın hakkını yiyen kişiye dindar diyenler delidir, mecnundur, ahmaktır, beyinsizdir.

6. Dindar Müslüman, beşikten mezara kadar faydalı ilim ve hikmet öğrenmeye çalışır. Önce, kendisine yetecek kadar ilmihalini, itikadını, İslâm ahlâkını öğrenir. Sonra, dünya işlerinde güçlü ve üstün olmak için faydalı ilimleri, hünerleri, sanatları, fenleri tahsil eder. Dindar Müslümanın, şayet okul veya üniversite diploması varsa mutlaka evinde özel kütüphanesi de vardır ve o her ay faydalı, kıymetli, kalıcı kitaplar alır ve okur. Ayrıca, birtakım hocalardan ilim tahsil eder. İlim öğrenmeyen, bilgi ve kültürünü çoğaltmaya çalışmayan kişi dindar değildir. Cahilden, cahillikte direnenden dindar olmaz!

7. Gerçek dindar cömerttir. Allah’ın kendisine ihsan etmiş olduğu servet ve gelirin bir kısmını ihtiyaç sahiplerine rızaenlillah (Allah rızası için) dağıtır. Zekatını açıkça verir ama diğer sadaka ve yardımları gizleyerek verir. Hayâ sahibi fakirlerin kendisine gelip yardım istemelerini beklemez. Bizzat araştırır ve yardım eder. Cimri kişi gerçek dindar olamaz.

8. Gerçek dindar kırıcı, kaba, abusü’lvecih (asık suratlı), galiz, kötü sözlü değildir. Böyleleri namaz kılsalar, oruç tutsalar da gerçek dindar değildir. Gerçek dindar “Din kardeşinin yüzüne gülmenin bile bir sadaka (hayırlı iş) olduğunu” iyi bilir. Gerçek dindar insanların kalplerini kırmaz, gönüllerini yıkmaz. Müjdeler, gerektiği zaman güzelce uyarır, teselli eder, iyiliğe teşvik eder. Bütün bunları en güzel, en iyi şekilde yapar. Öküz veya ayı gibi kaba adam dindar değildir, dindar taslağıdır.

9. Gerçek dindar kendisini beğenmez. Kendisini beğenen, gururlu ve kibirli kişi manyaktır, hastadır. Allah kibirlileri sevmez. İnsanların en büyüğü ve rütbe itibarıyla en yükseği olan Resuli Kibriya sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz son derece alçakgönüllü, mütevâzı idi. Bir meclise geldiği vakit baş köşeye oturmaz, nerede boş yer varsa oraya ilişirdi. Ashabı kiram efendilerimiz, O’nun hoşlanmadığını bildikleri için, geldiğinde ayağa kalkmazlardı. Böyle ulu bir Peygamberin ümmeti olan kimselerin de mütevâzı olmaları gerekir. Büyüklük taslayanlarda Nemrud, Firavun, Neron ahlâkı vardır. Bu ahlâk onları ebedî mutluluğa, Cennet’e değil, maazallah Cehenneme götürür.

10. Gerçek dindar şöhret istemez. Çünkü o şöhretin bir âfet olduğunu iyi bilir.

11. Gerçek dindar, Yaratan’ın rızası için yaptığı ibadet, hizmet, fedakarlık, hayır ve hasenatın ücretini yaratıklardan istemez, bunların faturalarını onlara kesmez. Onun işi yüce Yaratan iledir. Din ticareti yapanlar, dinî hizmetleri karşılığında kullardan para, alkış, destek isteyenler gerçek dindar değildir, onlar din bezirgânı, mukaddesat sömürücüsü sefil ve rezillerdir. Lânetullahi aleyhim ecmaîn…

12. Gerçek dindar, ezelde Elest Bezmi’nde Allah ile yapmış olduğu ahd ü misaka sadık olan kimsedir. O yine, Resûli Kibriya’ya olan biatını da bir an için hatırından çıkartmaz ve Resulün izinden ve sünnetinden ayrılmaz.

13. Gerçek dindar cemaat ehlidir. O cemaatin rahmet, tefrikanın azab olduğunu bilir.

14. Gerçek dindar, “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” hadîsi şerifini hatırından hiç çıkartmaz ve gereği neyse yapar.

15. Gerçek dindar bu fanî, aldatıcı, kandırıcı, vefasız dünyaya bel bağlamaz; ebedî kalınacak dâr olan âhirete yöneliktir. Kendini dünyada bir yolcu gibi bilir. Ehli dünya asla gerçek dindar olamaz. 18 Mayıs 2005