Pazar1. İnsanın en büyük ve azgın düşmanı nefs-i emmâresidir. Nefs-i emmare “Kötülükle çok emreden nefis” demektir, Kur’ân-ı Kerîm’de geçmektedir.

2. Olgun ve vasıflı insan nefsini dizginlemiş, kontrol altına almış olan kişidir.

3. İslâm dininin temel hedeflerinden biri de, insanların nefislerini terbiye etmektir.

4. Nefsine tâbi ve mağlub (ona yenilmiş) kişi neler ister, neler yapar? O şana, şerefe, şöhrete, makama, mevkiye, mala, servete, paraya, şehvete, gösterişe, israfa velhasıl her türlü azgınlığa ve aşırılığa düşkün olur. Bunlara sahip olmak için her fenalığı, her haramı, her çirkin şeyi irtikâb eder.

5. Şöhret, ün kötü bir şey midir? Büyüklerimiz “Şöhret, âfettir” buyurmuşlardır. Şöhrete tâlib olan (onu isteyen) akılsız bir kişidir. Allah’a hakkıyla yönelmiş kişinin şöhrete ihtiyacı yoktur.

6. Nefs köleleri riyaseti, makam ve mevkiyi; bunlarla böbürlenmeyi çok severler. İçleri bunları elde etmek için yanar tutuşur. Halbuki, riyaset ateşten bir gömlektir. Kâmil (olgun), hikmetli (bilge) kişi mecbur kalmadıkça riyaseti (başkanlığı) istemez. Matlub olursa (istenirse), ehil olduğu takdirde kerhen kabul eder. Başbakanlığın, memuriyetin, makam ve mevki sahibi olmanın çok büyük, çok ağır sorumlulukları vardır.

7. Nefsini yenmiş kâmil kişi, ihtiyacından fazla dünya malı ve nimeti istemez. Dini imanı para olan, zengin olmak için her haram yola ve vasıtaya başvuran kimseler asla olgun değildir. Büyük görünseler de küçük adamlardır.

8. Allah Kur’ân âyetiyle mü’minleri birbirlerine kardeş ilan etmiştir. Olgun, vicdanlı, ahlâklı, nefsini yenmiş bir Müslüman mü’minlere düşmanlık etmez. Aralarında fikir, görüş, meşreb ayrılıkları olsa bile onlarla kardeşçe geçinir. Mü’minleri yıkıcı bir şekilde tenkit edenler, ümmet birliğini parçalayanlar, Müslümanları küfür veya şirkle suçlayanlar, ehl-i tevhid ve ehl-i kıbleyi dışlayanlar nefs kurbanı zayıf ve şerli kişilerdir.

9. İnsan nefsi gösterişten; meskeni, biniti (otomobili), elbiseleri, çoluk çocuğu ile öğünüp böbürlenmekten, caka satmaktan, israf yapmaktan çok hoşlanır. Bu kötülüklerden ve günahlardan kurtulmak için nefsini yenmiş olmak gerekir.

10. Peygamberimiz cihadı ikiye ayırmıştır: Küçük cihad ve büyük cihad. Küçük cihad, saldırgan harbî düşmanlarla yapılan savaştır. Büyük cihad ise insanın kendi nefsi ile yaptığı cihaddır. Büyük cihadı yapamayanlar küçük cihadda başarılı olamazlar.

11. İnsan nefsi hiç ölmeyecekmiş gibi hep bu dünya hayatı için çalışmak ister. Peygamberimiz ise “Dünya için dünyada kalacağın kadar, âhiret için âhirette kalacağın kadar çalış” buyurmuşlardır. Kişi nefsini yenemezse Peyganberin kurtarıcı öğütlerini hayata uygulayamaz.

12. Müslüman başkanlar, Müslüman sorumlular nefslerini yendikleri zaman, onlara tâbi (bağlı), olan Müslüman taban da nefsini kontrol altına alır ve Müslümanların işleri düzgün olur. Baştakiler; hocafendiler, hazretler, baronlar, hocalar, şeyhler, âlimler, kodaman ve kocaman Müslümanlar, pabucu büyükler nefs esiri oldukları takdirde Müslümanlar batar, zillete ve esarete düçar olur.

13. Kendi nefs zaaflarına bakmayan birtakım kimseler İslâm’ın ve Müslümanların dış düşmanlarına dikkat çekmekte, “Bizi masonlar, militan ateistler, şunlar bunlar bu hale getirdi” edebiyatını yapmaktadır. Bu edebiyat son derece zararlıdır. İslâm’ın ve Müslümanların her zaman, her devirde dış düşmanları olmuştur. Müslümanlar kendi nefslerini terbiye edip dizginledikleri takdirde o düşmanları yenerler. Bu konuda Kur’ân’da Yüce Allah’ın vaadi vardır.

14. İslâm’ın ilk asırlarında yaşamış ulu kişilerden biri olan Süleyman Daranî hazretleri “Bütün dünya halkı beni kötülemek hususunda birleşmiş olsalar, benim kendi nefsimi kötülediğim kadar kötüleyemezler” buyurmak suretiyle bize nefisle yapılacak mücadele ve nefsi kötülemek konusunda sağlam bir ölçü vermişler, doğru bir yol göstermişlerdir.

15. Ehlullahın büyüklerinden başka bir zat da “Benim nefsim yetmiş Fir’avun şiddetindedir” buyurmuşlardır.

16. Nefs-i emmâreleri Nemrud ve Fir’avununkinden daha azılı olan birtakım adamların “Biz İslâm dâvâsına hizmet ediyoruz, biz Müslümanları kurtacağız” gibi edebiyatları boştur. Bunlar cahillere hoş gelse de faydası yoktur.

17. İslâm’a gerçekten hizmet edebilmek için birinci şart nefsini terbiye etmiş ve dizginlemiş olmaktır. Sadece bununla da bitmez. İlim, irfan, ahlâk, karakter, geniş bir kültür, hikmet, tecrübe, birikim de gerekir.

18. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri “Ya Rabbi! Beni bir an bile nefsime bırakma” şeklinde dua buyurmuşlardır. Peygamber ismet sıfatına sahipti, yâni Allahü Teâlâ, O’nu günah işlemekten korumuştu. Buna rağmen böyle dua etmiştir.

19. Nefsini yenmiş kişi için cihad hareketinde başkumandan olmakla, basit bir nefer olmak arasında fark yoktur. Hazret-i Ömer halife olunca, Suriye ordusu kumandanı Halid İbn Velid’i azletmiş, yerine Ubeyde b. el-Cerrah’ı geçirmişti. Halifenin emrini getiren ulak orduya vardığında Bizanslılarla savaş yapılıyordu. Halid ibn Velid emirnameyi almış, mealini okumuş ve şöyle demiştir: “Halifenin emri başımızın üzerindedir. Şu anda savaş var, akşam olsun, savaş dursun (o zamanki savaşlara gece olunca ara veriliyordu) başkumandanlığı Ebu Ubeyde b. el-Cerrah’a devir ve teslim ederim ve ben onun emrinde basit bir nefer olarak çarpışırım” buyurmuşlardır. İşte nefsini yenen Müslüman böyle olur. Nefsini yenemeyen Nemrud ve Firavun tabiatlılar ise “Vay beni azletti ha” der ve düşman saflarına geçer.

20. Nefsin yenilmesi, terbiye edilip zabt edilebilmesi için büyük çalışmalar, gayretler, çileler gerekir. Riyazetsiz ve zühdsüz nefs terbiyesi olmaz. Az yiyecek, az uyuyacak, az konuşacak, halkla az ihtilat edecek. Dünya nimetlerine düşkün olmayacak. Para ve mal için kuduzca çalışmayacak. Bir asker yetenekli de olsa, öğretmen olmadan komando olamazsa, bir Müslüman da kâmil ve yetiştirici bir mürşid olmadıkça nefsini kolay kolay yenemez. Eskiden tarikatlar nefislerini yenmiş kâmil Müslüman yetiştiren ocaklardı. Şimdi böyle mektepler yok ve nefs-i emmâreler galeyan halinde.

21. Günümüzde birtakım adamlar din ve mukaddesat rantı yiyor. Her yıl milyarca dolar miktarındaki paralar ziyan oluyor, yanlış yerlere yatırılıyor, heba ediliyor, zimmete geçiriliyor. Bunları yapanlar nefslerine ve şeytanlara uyan habîslerdir. 09 Nisan 2001