Din-Resmî İdeoloji Çekişmesi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Pazartesi
1. Türkiye, esas olarak üç unsurdan meydana gelmektedir: Ülke, halk, devlet. Bütün imkanların, bütün gayretlerin bu üçünü ayakta tutmak, kurtarmak için seferber edilmesi gerekmektedir.
2. Ülkelerin, milletlerin, devletlerin tarihinde şu iki hal görülür: Tarihî devamlılık hali, tarihî ârıza ve kaza hali. Bir ülke, bir halk, bir devlet ilanihaye tarihî ârıza ve kaza ile birlikte yaşayamaz, pâyidar olamaz.
3. Devlet başka şeydir, rejim (veya sistem, yahut düzen) ayrı şeydir. Bu iki kavramı birbirine karıştırmak; devletle rejimi (sistemi veya düzeni) özdeş hale getirmemek lazımdır. Devlet yerinde durur, sistem veya düzen değişebilir.
4. Hiçbir resmî veya gayr-i resmî ideoloji devlet ile özdeşleştirilmemelidir. İdeolojiler “değer” değildir, evrensel değildir. Beşerî icatlardır, eskirler ve köhneleşirler. Eskiyen, köhneyen, çağını dolduran, işe yaramayan, zarar veren ideolojileri terk etmek, değiştirmek gerekir.
5. Her ülkenin bir millî kimliği, kişiliği, kültürü vardır. Bunlar titizlikle muhafaza edilmelidir. Aksi taktirde yabancılaşma olur ve toplum çözülüp, dağılır ve sonunda çöker.
6. Demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin, evrensel insan haklarının beşiği olan İngiltere’de din-devlet birliği vardır. Orada hükümdar, hem devletin, hem de resmî-millî Anglikan kilisesinin başıdır. Büyük Britanya okullarında, sabah derslere başlanmadan önce kilisede âyin yapılır ve bütün öğrencilerin buna katılmaları mecburîdir. (Katılmak istemeyenlerin velilerinden yazı getirmeleri gerekir.)
7. İslâm, Türkiye’nin varlığının temel ve asıl sebebidir.
8. İslâm Türkiye kimliğinin, Türkiye kişiliğinin, Türkiye kültürünün temel unsurudur.
9. Dünyanın hiçbir medenî, ileri, dengeli, demokrat, insan haklarına saygılı ve bağlı, tarihî devamlılık çizgi ve mecrasında yürüyen, hukukun üstünlüğü prensibini kabul etmiş ülkesinde, o ülkedeki hakim din ile devlet (veya rejim) arasında bitmek tükenmek bilmeyen, müzmin bir kavga, zıtlık, uyumsuzluk ve geçimsizlik yoktur.
10. Laikliğin kalesi olan Fransa’da din ile devlet barışıktır.
11. Dünyada tek tip laiklik yoktur.Birçok laiklikler vardır. Eski marksist sistemler de laik idiler. Onların laikliği din düşmanlığı idi. Meselâ Enver Hoca’nın Arnavutluğunda din, ibadet, mâbet yasaktı. Birkaç tarihî cami ve kilise dışındaki bütün ibadet yerleri yakılmıştı. Açıkta veya gizlice namaz kılmak suçtu. Köylere gidip, yeni doğan çocukları vaftiz eden bir papaz idam edilmişti. Mao Çin’inde de, bu derece sert ve amansız olmasa bile buna benzer bir laiklik vardı. Din hürriyetini teorik olarak tanımış gibi görünen SovyetlerBirliği’nde bütün dinî kurumlar devletin sıkı kontrolundaydı. Hakikî laiklikte din devlete, devlet dine karışmaz.
12. Devlete bağlı ve genel müdürlük seviyesinde bir Diyanet Başkanlığı bulunan, devlet kontrolunda yetmiş altı bin cami bulunan, yüzbinden fazla din görevlisinin devlet memuru olduğu, devletin beş yüzden fazla din okuluna, yirmiye yakın ilahiyat fakültesine sahip olduğu bir sisteme laik demek mümkün müdür? Bu sistem laiklik ise nasıl bir laikliktir?
13. Din hürriyeti kuru bir laftan, anayasaya konulmuş bir maddeden ibaret değildir. Gerçekten din hürriyetinin olması için, o hürriyetin vaz geçilmez şartları olan birtakım hakların var olması gerekir. Bunlar: (a) Devletten bağımsız (en azından özerk) dinî cemaat teşkilatı bulunması. (b) İnananların devletten bağımsız olarak din eğitimi yapabilmeleri. (c) İnananların, inandıkları gibi, dinlerinin gereklerini tam manasıyla yerine getirerek yaşayabilmeleridir.
14. İnsanların dinî inanç, görüş ve fikirleri yüzünden cezalandırıldıkları, tehdit edildikleri, bazen mahkum edilip hapse atıldıkları bir sistemde din hürriyeti yoktur.
15. Laik bir devletin, “Sana din ve inanç hürriyeti tanıyorum, ancak resmî ideolojinin sınırlarını aşamayacaksın” demeye hakkı yoktur.
16. Temel hak ve hürriyetlerin en önemlilerinden biri de dernek kurmaktır. Dernekler Kanunu’nda “Dinî dernek kurmak yasaktır” yazılı olan bir ülkede gerçek bir din hürriyeti yoktur.
17. Annelerin ve babaların çocuklarına tatil zamanlarında ve başka zamanlarda din ve kutsal kitabı okuma dersleri vermeye ve verdirmeye hakları vardır. Bu haklar hiçbir bahane ile kısıtlanamaz.
18. Müslüman bir memleket agresif misyonerlerin Haçlı seferine mâruz kalmışsa, misyonerlerin kendi dernekleri, teşkilatları varsa; yerli Müslümanlar onlara karşı kendilerini ve dinlerini korumak için dernek kuramıyorlarsa o memlekette eşitlik yoktur, din hürriyeti yoktur.
19. Dünyanın bütün (evet bütün) medenî, ileri, demokrat, insan haklarına saygılı ve bağlı, hukukun üstünlüğü prensibini kabul etmiş ülkelerinin üniversitelerinde dindar Müslüman kız öğrencilerin başörtüsü ile tahsil görmeye hakları vardır. Müslüman bir ülkede başörtülü kızların okumasına mâni olmak vahim ve ağır bir insan hakları ihlalidir. (Birtakım yalancı medyacılar “Fransa’da başörtüsü yasaklandı” şeklinde haberler veriyor, başlıklar atıyorlar. O ülkede sadece resmî liselerde başörtüsü yasaklanmıştır. Diğer bütün lise ve kolejlerde, Katolik liselerinde, üniversite ve yüksek okullarda başörtüsü serbesttir.
20. Türkiye’de Müslümanlar çoğunluktadır. Binaenaleyh din, inanç, fikir konusunda en az Sabataycılar, Farmasonlar, Ateistler kadar hür olmaları gerekir.
21. Sabataycılar Türkiye’nin, Sabatay Sevi’nin ilkeleri ve görüşleri doğrultusunda idare edilmesini; Masonlar, masonik prensiplere göre idare edilmesini istiyorlar. Eskiden yasaktı ama şimdi ülkemizde Marksist parti kurulması serbesttir. Marksistler, ülkemizin Marx’ın ve Lenin’in ilkelerine göre idare edilmesini istiyor. Son iki yılda, ülkemize karşı topyekûn bir taarruz (saldırı) hareketine girişmiş olan Misyonerler de,Türkiye’nin Hıristiyan olması ve Hıristiyanlık ilkelerine ve inançlarına göre idare edilmesi için var güçleri ile çalışmaktadır. Sadece, çoğunluğu teşkil eden Müslümanların İslâm için çalışmaya hakları yoktur.
22. Bazı demagog ve şarlatanlar, “İşte binlerce cami var, o binlerce camide minarelerinden günde beş kez yüzbinlerce ezan okunuyor. Bir kimse camiye gidip namaz kılmak isterse mani olan mı var?..” şeklinde konuşuyorlar. Bu adamlar ve kadınlar bilmiyorlar mı ki, din hürriyeti sadece cami ve minareden, ezandan, arzu edenin namaz kılmak hususunda serbest olmasından, Ramazan’da oruç tutulmasından, Hacca gidilmesinden ibaret değildir. Din hürriyeti demek, inananların inançlarına uygun bir şekilde yaşayabilmeleri, devletin müdahalesi olmaksızın dinî işlerini idare edebilmeleri, çocuklarına ve yeni nesillere, yine devlet müdahalesi olmaksızın din eğitimi verebilmeleri, dinî teşkilat ve dernek kurabilmeleri demektir.
23. Dünyada en geniş din hürriyeti hangi ülkededir diye sorulacak olursa “Amerika’dadır” diyebiliriz. Sonra İngiltere ve sair Batı Avrupa ülkeleri gelir. Oralarda Müslümanların din derneği kurmaya, İslâm okulları açmaya, dinî eğitim yapmaya, dinlerine uygun kıyafetlerle dolaşmaya, dinî kimlik, kültürlerini yaşatmaya hakları vardır. O ülkelerde hiçbir dindar (terörist hareketlere karışmamak şartıyla) dinî inanç, fikir ve görüşlerinden dolayı resmî baskıya mâruz kalmaz, mahkemeye verilmez, hapse atılmaz.
24. Misyonerler Türkiye’de cirit atıyor, ülkemizi ve halkımızı Hıristiyanlaştırmak için gece gündüz çalışıyor. Resmî makamlardan hiçbir baskı görmüyor. Buna mukabil Müslümanlar “Misyonerlere Karşı İslâm’ı Koruma Derneği” kuramıyor, ev kiralayıp buralarda İslâm merkezleri kuramıyor, çocuklarına din ve Kur’ân dersi verdiremiyor… Böyle hürriyet, böyle eşitlik olur mu?
25. Din insanlığın en büyük olgusudur. Dinsiz insan olabilir ama, dinsiz toplum, ülke millet olamaz. Siyasî bir sistem veya ideolojinin, ülkenin hakim ve dominant dini ile zıt gitmesi, onunla savaşması, onu baltalaması oradaki devletin, halkın, vatanın yıkılmasına yol açar.
26. Dünyadaki bütün medenî, demokrat, ileri, dengeli, hukukun üstünlüğüne bağlı, insan haklarına saygılı ülkelerinde din devlet kavgası ve çekişmesi yoktur. Aksine din-devlet uyuşması, işbirliği, vardır.
27. Türkiye’deki din-siyasî sistem kavgası; halk, ülke ve devlet olarak Türkiye’nin lehine ve yararına değildir. Bu kavganın, bu çekişmenin en kısa zamanda bitirilmesi gereklidir.
28. Türkiye’deki din-siyasî sistem çekişmesi, bugünkü zaaflarımızın, problemlerimizin, sıkıntılarımızın ana kaynağıdır.
29. Ülkemizdeki din-siyasî sistem çekişmesi ve mücadelesi kaldırılır ve Türkiye tarihî devamlılık, millî kimlik, millî kültür ve millî kişilik çizgi ve mecrasında yürümeye başlarsa kısa zamanda Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Singapur gibi güçlü, üstün olacaktır.
30. Faydasız kavgaları, boş çekişmeleri, zararlı gerginlikleri bırakalım; aklın, ilmin, kültürün, sağduyunun, vidanın, bilgeliğin ışıklarında yapıcı bir şekilde müzakere edelim. Bu sayede doğrularda birleşebiliriz. 27 Eylül 2005