Pazar

Yunanistan’ın stratejisinin birinci maddesi eskiden Türk tehlikesi idi. Sonra, bu madde ikinciliğe düştü, yerini nüfusun azalması ve yaşlanması tehlikesi aldı, Avrupa’nın çöküşü ve yıkılışı, nüfusun azalmasından ve yaşlanmasından olacaktır

Bir kadın ile bir erkek evleniyor, sadece bir çocuk yaparlarsa nüfus azalır. İki çocuk yaparlarsa iki büyüğün yerine iki küçük… Üç çocuk yaparlarsa nüfus artar… Tabiî ki, iş sadece kelle sayısıyla, nüfusun rakamsal olarak artmasıyla bitmiyor. Bir de güçlü genç nesiller yetiştirmek, yani vasıf ve keyfiyet meselesi var. Hem fizik, hem de bilgi bakımından, ahlâk ve karakter bakımından, vasıf bakımından güçlü genç nesiller.

Türkiye’nin geleceği, nüfus bakımından hiç de parlak değildir. Hem kemiyet, hem de keyfiyet bakımından… Dış düşmanlarımızın bizi yıkma, çökertme, zayıflatma planları ve faaliyetleri yetişmiyormuş gibi bir de içimizden darbelenip yıkılıyoruz.

İnançlı, bilgili, kültürlü, ahlâklı, faziletli, güçlü, vasıflı nesiller yetişmesine mâni olmak isteyen hainler var. İçinde adınız, adresiniz, telefon numaranız bulunan küçük cep çantanızı kalabalık bir şehirde kalabalık bir caddede düşürdünüz veya bir toplu taşıma vasıtasında unuttunuz. Bu çantayı bulma ihtimali kaçta kaçtır? Belki de hiç yoktur, yahut yüz binde birdir. Demek ki, ülkede ahlâk ve karakter krizi var.

Demek ki, genç nesilleri iyi yetiştiremiyoruz. Çocukları, gençleri okutmak başka, onları bilgili ve kültürlü, ahlâklı ve karakterli vatandaşlar olarak yetiştirmek başka şeydir. Kötü, köksüz, yetersiz bir eğitim sistemi okur-yazar cahiller yetiştirir.

Eğitim sisteminin, öğretmenlerin, okulların üç vazifesi vardır:

1. Bilgi, kültür ve inanç bakımından güçlü bir gençlik yetiştirmek.

2. Onlara bilginin yanında aksiyon yani ahlâk ve karakter terbiyesi vermek… Bu ikisiyle de bitmez, ayrıca…

3. Estetik, sanat, güzellik boyutu kazandırmak. Doğru, iyi ve güzel böyle elde edilir,

Türkiye iyi idare edilen bir ülke değildir. İyi idare edilmiş olsaydı bugünkü duruma düşmezdi. 82 milyonluk Almanya’nın başkenti Berlin’in nüfusu dış mahalleleriyle 5 milyon da, 72 milyonluk Türkiye’nin İstanbul’u niçin 20 milyondan fazla nüfusa sahiptir?.. Bu sorunun tek cevabı vardır: Çünkü Türkiye iyi idare edilmemektedir. İyi idare edilmiş olsaydı, şehrin nüfusu 5 milyonu geçmezdi.

Öğretmenlere ne denilmiş? “Ey öğretmenler!.. Genç nesiller sizin eseriniz olacaktır…” Eserlerine baksınlar, iftihar etsinler…

Türkiye’de bozuk bir sistem veya düzen varmış da o yüzden bunca olumsuzluk oluyormuş… Eyvallah… Bu bozuk düzenin yerine iyisini, doğrusunu, güzelini getirmek için doğru dürüst çalışıyor muyuz?

Çocuklarımızı üniversiteye hazırlık, bilgisayar, şoförlük, vücut geliştirme, ingilizce kurslarına gönderiyoruz ama onları bilgili, kültürlü, ahlâklı, faziletli, karakterli, estetik boyutuna sahip insanlar olarak yetiştirmek için kursa, derse göndermiyoruz. Böyle bir şey aklımızın köşesinden bile geçmiyor.

Zavallı Türkiye… Hem kemiyet, hem keyfiyet bakımından çöküyor, çökertiliyor.

Bir Milyar İnsan Göç Edecekmiş!..

30 Nisan 2008 tarihli

The Independent

gazetesinde Nigel Morris imzasıyla yayınlanan makale insanı dehşete düşürecek cinsten… Yazar, iklim değişiklikleri dolayısıyla 2050 yılına kadar bir milyar insanın yurtlarından göç edeceğini söylüyor. Bu göç şimdiden başlamış bile.

Bu göçler hangi kıtalardan ve ülkelerden olacak?.. Afrika’nın büyük bir kısmı, orta ve güney Asya ve güney Amerika.

Göçün sebepleri:

Susuzluk, yağmursuzluk, çoraklaşan topraklarda ekin bitmemesi, kıtlık, pahalılık… Böylece yüz milyonlarca insan aç kalacak.

Deniz seviyesinin yükselmesi yüzünden güney Asya’da, Uzak Doğu’da, bir kısım Pasifik adalarında, Karaipler’de topraklar su altında kalacak ve oralarda yaşayan insanlar göç edecek. Kuzey ve Batı Afrika ülkeleri halkı Avrupa sınırlarını zorlayacak; ABD’nin güney sınırları güneyden gelen milyonların hücumuna uğrayacak.

Günümüzde, 1951 tarihli Cenevre Konvansiyonu, bir devletin zulmünden kaçan mültecilerin statüsünü belirliyor ama açlıktan, su basmasından ve kıtlıktan kaçanlarla ilgili henüz uluslararası bir metin yok.

Yukarıda özetlediğim bu fikirlere bazı şahsî görüşlerimi de eklemek istiyorum.

Bu göçün sorumlusu kimdir?

Hiç şüphe yok ki, Batı medeniyeti ve zengin ülkelerdir. İklimin bozulması, toprakların çölleşmesi onların yeryüzünün yapısına ve boyutlarına uymayan gelişmeleri yüzünden meydana gelmiştir. Öyle olsun demiyorum ama insanlık Amerika’daki Amişler gibi yaşamış olsaydı dünya bu kadar bozulmayacaktı.

Avrupa devletleri şu anda güneyden gelen göçü acımasızca durdurabiliyor.

Gerekirse, çürük çarık gemiler ve sandallarla kuzeye gelmeye çalışanları denizde boğuyor.

Lakin milyonlarca aç insan çekirgeler gibi, seller halinde göç ederlerse ne olacaktır?

Bir milyar insan yerini yurdunu bırakacak ve çılgınlar gibi göç edecek… İnsanlık tarihinde böyle bir facia, bu boyutta bir göç şimdiye kadar görülmedi. Fıtrata (yaratılışa) aykırı bir gelişme, sanayileşme, ilerleme, hız insanlığın başına ne büyük belalar getirdi. Keşke dünyayı, sanayii, iktisadî kalkınmayı, ilerlemeyi bilgeler sıkı bir şekilde kontrol etmiş olsalardı. 05 Mayıs 2008